Bu platformda ilk okuyan olaraktan kısa bir inceleme bırakayım :)
Kitabı Serkan Karaismailoğlu'nun paylaşımıyla görüp aldım.
Hypatia'nın acı hikayesi ile günümüzü eşleştiren müthiş bir girişi var. Bilgeliğin kıymetinin azaldığı bir dönemde toplumun bilgelere nasıl baktığı ve insanlığın o zamana kadarki en büyük birikimi olan İskenderiye Kütüphanesi'nin acı sonu günümüz post-truth çağı ile benzetilmiş. (Pek film kültürüm olduğu söylenemez, ilgilerime göre tek tük izlerim ama Hypatia'yı merak edenlere "Agora" filmini önerebilirim.)
Kitapta, günümüzdeki whatsapp ansiklopedisi gibi aslı astarı olmayıp müthiş bir hızla yayılan, kaynağı sorgulanmayan ya da sadece söyleyen kişinin itibarı ile doğruluğu garantilenen "sözde" bilimin gerçek bilimle nasıl ayrıştırılacağı ayrıntılarıyla anlatılıyor. Kovid salgınında farklı uzmanlığa sahip olup ünvanlarıyla her yerde boy gösterip fikirlerini beyan edenler,bir konu hakkında hiçbir bilgisi-birikimi olmayıp sadece inanışlarıyla hareket edip bilimi reddedenler, hiç bir deneysel bulgu beyan etmeden ürettiği ilaçları her bir şeye iyi geliyor diyerek pazarlayıp satanlar vs. sözde bilimin tüm uygulayıcılarından bolca bahsedilmis. Kısacası post-truth çağının insanlığın bilimsel birikimini nasıl tehdit ettiğini gözler önüne serilmiş.
Sadece şu GDO kısmı çok bilgi sahibi olmasam da beni korkutmaya devam ediyor diyeyim :)
Ortapia takipçilerine tanıdık pek çok yer denk gelecektir.
Ben beğendim, keyifli okumalar dilerim..