1.Havva annemizden sabrı.
2.Hanne annemizden evladımızı Allah'a adamayı
3. Meryem annemizden ahlakı
4.Hz Musa'nın annesinden teslimiyeti
5. Hacer annemizden Allah'tan razı olmayı
6.Hatice annemizden iyi bir eş olacak kızlar yetiştirmeyi
7. Aişe annemizden Muallimliği
8. Ümmü seleme annemiz den evladımızın hatasını düzeltmeyi
9.Hz Ali'nin annesinden evladımızı ehline teslim etmeyi
10.Enes Bin Malik'in annesinden tek derdinin İslam olmasını
11.Abdullah Bin Amirin annesinden yalan söylenilmeyeceğini
12.Hasan Basri'nin annesinden evladının yiyip içeceğine dikkat etmeyi
13.Abdülkadir Geylani'nin annesinden evladının ilmi yolculuğuna müsaade etmeyi
14.İmam Şafi'nin annesinden maddi imkansızlığı sorun etmemeyi
15. Ahmed bin Hanbel'in annesinden evladının ilmi ile bizzat ilgilenmeyi
16.Süfyan Es sevri nin annesinden evladına Nasihatı eksik etmemeyi
17. İmam evzai inin annesinden evladının tüm bakımını üstlenmeyi
18.uveys bin Amir el Karani'nin annesinden peygamber aşığı bir evlat yetiştirmeyi
19. şu'be bin haccac'ın annesinden evladını ilme sevk etmeyi
20.Abdurrahman Bin haris'in annesinden ikinci evliliğe dikkat etmeyi
21.İmam Malik'in annesinden evladının ilmi yolculuğunda bakıma dikkat etmesini...
Tüm bunlar Alim evlat yetiştirme derdinde olan anneler için levha niteliğindedir bu annelerimizin tek dertleri İslamdı. Sadece Allah'ın rızasını düşündükleri için tarihe ismini altın harflerle yazan evlatlar yetiştirdiler,onlar üzerine düşeni yaptılar Sıra sizde
Peygamber efendimizin vefatından sonra müslümanlar artık bir kaynağa değil bu kaynakları uygulayacak idareciye ihtiyaç duyuyorlardı ve bunu "Halife" adı verdikleri idarecilerin başa geçip devleti Allah'ın hükmüyle yönetecek kişileri seçerek sağladılar İhsan Süreyya Sırma halifeler dönemini siyasi boyutuyla ve yaşanan olayların iç
Bir gün uzaklardan gelmekte olan Hz. Ali'yi seyrederken Hz. Resulullah (sav) pek iftihar etti. Dostlarına gösterip, "İşte Arap'ın efendisi!" dedi.
Hz. Aişe Validemiz hemen sordu: "Arap'ın efendisi sen değil misin ya Resulullah?
Cevap: "Ben, insanoğlunun efendisiyim (seyyidü'n-nas)... Ali ise Arap'ın efendisidir ( seyyidü'l-arab)..."
Resulullah (s.a.) geceleyin mübarek ayakları şişince ye kadar ayakta kalır, namaz kılardı. Bunun üzerine müminlerin Annesi Hz. Aişe (r.anha) kendisine: "Ya Resulullah! Geçmişteki ve gelecek teki günahların mağfiret olunduğu halde niçin böyle yapıyorsun?" diye sorduğunda ona: "Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?" diye cevap verirdi. (Buhari ve Müslim)
Bir gün Hz Ali uzaktan görününce buyurdukları ...
-İşte Arabın Efendisi!
Bunun üzerine Hz. Aişe soruyor;
-Arabın Efendisi sen değil misin?
Buyuruyorlar:
-Ben Âlemlerin Efendisiyim;O da Arabın Efendisi.
Onların aklın almadığı bir konuda hata ettiklerini ve yanıldıklarını mümkün görmek ve fiillerini -her ne kadar isabetli olmasa da- hayra niyetlenmeleri dışında yorumlamak mümkün değildir. Bunlar içinde en meşhur olanı, Hz. Muaviye ile Hz. Ali (r.a.) arasındaki savaş ve Hz. Aişe'nin (r.ah.) Basra'ya gitmesidir. Bu olayda Hz. Aişe'nin fitneyi söndürmek istediğini ancak işin [sonuç itibarıyla] kontrol edilemez bir boyut aldığını düşünmek gerekir. Çünkü işlerin âkıbetinin başlangıçta arzu edildiği gibi gerçekleşmemesi ve kontrol edilemez bir noktaya varması mümkündür. Hz. Muaviye hakkındaki zan ise yorumdan ve onun yürütmekte olduğu işlerden kaynaklanır. Bunun dışında anlatılanlar ise tek yolla gelen (âhâd) rivayetlerdir ve bunların doğrusu ile yanlışı karışmıştır. İhtilaflardan çoğu, bu işlerle uğraşan, Râfizilerin, Hâricilerin ve gereksiz işlere girenlerin uydurmalarından kaynaklanır. O halde doğruluğu ispatlanmayan haberlerin tümünü inkâr etmek, sabit olanların ise te'vili yolunu aramak gerekir. Bunu yapamadığında ise "Muhtemelen (bu rivayetin) benim bilmediğim bir te'vili ve açıklaması vardır ancak ben şu an bunu bilmiyorum" demelisin!