Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kaynaklarda aslını bulamadığım fakat Hz. Ali (r.a)'ye izafe edilen bir söz vardır. Hz. Ali (r.a), oğluna: "Kim gibi olmak istersin?" diye sorunca, oğlu O'na: "Senin gibi olmak isterim" cevabını vermiştir. Bu cevabı alan Hz. Ali (r.a): "Hayır. Benim gibi olmak isteme! Modelin ve rehberin, Resûlullah (s.a.v) olsun. Benim gibi olmayı hedeflersen, belki de bu hedefine ulaşamazsın. Fakat Resulullah'ı kendine model alırsan, belki de Ali (r.a)'den daha üstün biri olabilirsin" demiştir. Bir insanın ufku ne kadar geniş ve hedefleri ne kadar büyük olursa, hedeflerine ulaşmak için yapacağı hazırlıklar da o derece geniş kapsamlı olacaktır.
Sayfa 46 - Müslümanlardaki Yenilgi PsikolojisiKitabı okudu
İlim ve hikmette imam olan Hz. Ali (r.a) demiştir ki: "Eğer el-hamdü lillah sözünü açıklayarak bir deve yükü kitap yazmak istesem, bunu yapardım." işin içyüzü şudur: el-Hamdü lillah (bütün hamdler Allah'a aittir), ifadesi bir övgüdür. Bu övgüde pek çok şey vardır. Övgü ile, kemâl ve yücelik sıfatları ortaya konur. Ayrıca övülen kimseden kusur ve ayıplar uzak tutulur. Bu övgü ile yüce Allah'ın zâtını idrak etmekten âciz kalındığı itiraf edilir. Yine bu övgü ile, bütün kemâl ve üstünlük sıfatlarının sadece yüce Allah'a ait bulunduğu ve O'nun bu sıfatlarda tek olduğu ifade edilir.
Reklam
Asr-ı Saddeten İzler.
"Ebû Bekir hiçbir rüzgârın tesir edemediği bir dağ gibidir." Hz Ali (r.a)
Sayfa 9
NUR RİSALELERİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1) Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Sayfa 223 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) mürtedler hakkındaki sözü hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır: "Vallahi namaz ile zekâtı birbirinden ayrı tutanlarla savaşırım."
Hz. Ali (r.a.) buyuruyor: "Allah katında en büyük hatâ, yalan söylemek ve en büyük pişmanlık, kıyamet günündeki pişmanlıktır." Ömer b. Abdülâzîz "Gömleğimi sırtıma aldım alalı yalan konuşmadım" demiştir.
Reklam
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Hz. Ali (r.a.)
İlmin maldan daha hayırlı olduğunu zira kişiyi ilim korurken malın sahibi tarafından korunmaya muhtaç olduğunu veciz bir şekilde ifade ederek ilmin üstünlüğünü beyan etmiş ve ilme teşvikte bulunmuştur.
Sayfa 35 - Dr. Ali Bağcı
Zira safanın bir aslı ve kökü, bir de fer'i ve dalı vardır. Safanın aslı, kalbin agyar ve yabancılardan ayrılmasıdır. Fer'i ise gaddâr dünyadan eli boş olmasıdır. Bu ikisi, Sıddîk-i Ekber (en büyük sıddîk) Ebu Bekir Abdullah b. Ebu Kuhafe'nin (r.a.) sıfatıdır. Çünkü bu taifenin imamı ve önderi o idi. Kalbi, ağyardan ayrılmış durumda olduğu için, Peygamber en yüce huzura ve saf makama göçtüğü vakit, bütün sahabenin kalpleri kırıldığı halde onun kalbi ağyardan ayrı bir halde idi. Hz. Ömer, kılıcını sıyırarak, "Kim Muhammed öldü, derse başını keserim" dediği zaman, Sıddîk-i Ekber ortaya çıkmış ve şöyle haykırmıştı: "Dikkat! Kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki, artık o ölmüştür. Kim Muhammed'in Rabbı'na tapıyorsa, bilsin ki, O Hayy'dır, ölümsüzdür" Ebu Bekir daha sonra: "Muhammed sadece bir peygamberdir, ondan evvel de peygamberler gelip geçmişti. Şayet o ölür veya öldürülürse, siz gerisin geri mi döneceksiniz?" (Al-i İmran, 3/144) mealindeki ayeti okumuştu.
İşte tebliğ, irşad.. Biz istiyoruz meclisler anında dolsun!
Hicretin 10. senesinde (631) Hz. Peygamber (s.a.v), önce Hâlid b. el-Velîd (21/642) ile el-Berâ b. Azib'i, onlar 6 ay sonra döndüklerinde aynı sene içinde Hz. Ali'yi Hemdân'a mübelliğ ve muallim olarak gönderdi. Hz. Ali, ikindi vakti San'a'nın büyük meydanında halka namaz kıldırdığında arkasında tek bir saf vardı. Hz. Ali'nin burada yürüttüğü davet çalışması sonucunda bütün Hemdân kabileleri Müslüman oldu.
Sayfa 53
Reklam
Şimdi bir kahvehanede var 20 tane müctehid(!)
Yine Sahâbe'den Sehl b. Ebî Hasme (41/661 civarı) şöyle demiştir: "Resûlullah (s.a.v) hayattayken fetva verenler Muhacirûn'dan 3 kişi: Ömer, Osmân ve Ali; Ensâr'dan da 3 kişi idi: Übeyy b. Ka'b, Mu'âz b. Cebel ve Zeyd b. Sabit" (r.anhum ecmaîn). … Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.v) vefat ettiğinde ictihad seviyesine ulaşmış olan sahâbîlerin sayısının 20'den fazla olmadığını söyleyen İbnu'l-Hümâm'ın (861/1457) bu tespitinin de İbnu'l-Cevzî'nin söylediğine(14 sahabi adı vermiştir) çok aykırı düşmediği söylenebilir.
Sayfa 42
Her ne kadar Hz. Peygamber'in (s.a.v) Sahâbe'den herhangi birini diğerlerine mutlak anlamda tafdil ettiğini söylemek doğru değilse de, kimi sahâbîlerin bazı hasletlerde diğerlerinden üstün olduğu bir gerçektir. Bu nokta bizzat Hz. Peygamber'in (s.a.v) ihbar ve tesciliyle sabittir: “Ümmetimin ümmetime en merhametlisi Ebû Bekr, Allah'ın emrini yerine getirme konusunda en serti Ömer, samimi hayâsı en çok olanı Osmân, kaza/yargı işini en iyi bileni Ali b. Ebî Tâlib, helal-haramı en iyi bileni Mu'az b. Cebel, feraizi en iyi bileni Zeyd b. Sabit, Kur'ân kıraatlerini en iyi bileni Übeyy b. Ka'b'dır. Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'tır. " Yine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Kur'ân'ı dört kişiden öğrenin: Abdullah b. Mesud, Mu'az b. Cebel, Übeyy b. Ka'b, Ebû Huzeyfenin azatlısı Salim. "
Sayfa 33
Çoğumuzun cevabını yanlış bildiği o soru:
Sual: Kader meselesinde duaların yeri nedir? Dualarımız kaderimizi değiştirmiş mi oluyor? Sadaka belayı defeder mi? Yani amellerimiz, isteklerimiz kaderlerimizi değiştirir mi? Cevap: Değiştirmez. Kaderimiz bellidir. Muallak olan kısmı bizim irademizi ne yönde kullanacağımıza bağlı olarak tahakkuk ediyor. Cenâb-ı Hakk bunu biliyor mu? Tabii ki biliyor. O bize göre muallak, Cenab-ı Hakk onun nasıl tahakkuk edeceğini biliyor, biz bilmiyoruz. Bizim tercihimiz hangi yönde olursa Cenâb-ı Hakk onu o şekilde yaratıyor ama bizim tercihimizin hangi yönde olacağını da biliyor. Meşhur bir misaldir: Yahudi'nin biri Hz. Ali (ra)'a gelmiş, elinde bir lokma var. Demiş ki, "Bu benim nasibim mi, değil mi?" Hz. Ali (r.a), nasibin dese adam yere atacak yemeyecek. Nasibin değil dese ağzına atıp yiyecek. Hz. Ali (r.a) ona "Yersen nasibin, yemezsen değil" diye cevap vermiş. Dilimizde bir söz var: "Yersen yoğurt, içersen ayran". Dolayısıyla muallak kısmını, Cenâb-ı Hakk tercihlerimize bırakmış ama tercihlerimizi hangi yönde kullanacağımızı biliyor. Dolayısıyla bu muallaklık bize göredir, Cenab-ı Hakk'a göre değildir. O, neyin nasıl olacağını biliyor.
“Gerçeği adama bakarak bilmeye kalkışma. Sen gerçeği öğren, o zaman gerçeğe uymuş olanları da bilirsin.” -Hz. Ali (r.a.)
Dünya ile ahiret, şark ile garb gibidir. Birine yaklaşan diğerinden uzaklaşır. Hz. Ali(r. a)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.