Allah Resulü işe başladığı zaman cehaletin kol gezdiği bir zemindi Mekke.23 yılın sonunda Hz.Ebu Bekir'e o genç İslam devletini emanet ettiği zaman değil sadece Mekke'de,Hicaz'ın tamamında cehaletin kökünü kazımıştı.23 yıl zarfında bu noktaya gelmişti ama Ümmet-i Muhammed bir daha döndü cehalete.Ne yazık ki şu anda cehalet en büyük problemimiz bizim ve bu problemin ne kadar üst düzeyde olduğunu İslam beldelerinde görürsünüz.
Muhammed Emin Yıldırım
Muhammed Emin Yıldırım
• Hz.Ali (ra) gibi sevdiğimiz için ölüm döşeklerine yatabiliyor muyuz? • Ebu Bekir (ra) gibi yılan deliklerini ayağımızla tıkayabiliyor muyuz? • Ensar gibi kardeşlerimiz için evimizin yarısını,aşımızın tamamını verebiliyor muyuz? • Yunus’un deyimiyle “Ol dost için ağuları şeker gibi yutabiliyor muyuz?” • Varımızı yoğumuzu bir gönül karşılığında kıyabiliyor muyuz? • Yoksa sevgi mağdurları olarak sevgisiz,aşksız,muhabbetsiz, “Bunlar olamaz mı” diyoruz?
Reklam
"Hz. Ebu Bekir Sıddîk (ra) şunları söylemiştir: 'Şayet Allah'ın Kitabı hakkında bir şeyi kendi reyime göre söylersem veya bilmediğim bir şeye göre söyleyecek olursam acaba hangi yer beni üzerinde barındırır ve hangi gök beni altında gölgelendirir?"
İnsan Yayınları 60
Denebilir ki tarihte ilk defa İslâmiyet, yönetimi ve yöneticiyi kendinden menkul kutsallıklardan tecrit ederek, siyasetin yapımını yönetenlerin icab ve kabulüne, yani rızaya dayandırdı. Hz. Muhammed (s.a.) istisnai bir şahsiyetti, O Allah’tan aldıklarını tebliğ ediyor, ilahi koruma altında vahyin fiili tatbikatını-somut pratiğini gösteriyordu. Onun dünyadan irtihalinden sonra yerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) “seçim”le işbaşına geçti ve ancak biat aldıktan sonra “halife” oldu. İlk zamanlarda ona “Allah’ın halifesi” dendiyse de, o itiraz edip, “Ben Allah’ın halifesi değilim, Rasul’ün halifesiyim” dedi. Hz. Ömer (r.a.) “Rasulün halifesinin halifesi” oldu. Dile ağır geldiği için kısaca yöneticiye sadece “halife, imam veya emir” denmekle yetinildi. Devlet başkanının “Hz. Peygamber’den sonra gelen yönetici” sıfatını kazanması İslâm’da teokrasinin teşekkülüne mani oldu. Yazık ki Muaviye’den sonra Emeviler, Bizans geleneği–Jüstinyen’in sıfatı– olan “Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi sultan” unvanını aldılar, Osmanlı padişahları da bunu –Zıllullah fi’l arz– beis görmeden alıp kullandılar.
Sayfa 159 - İnkılâpKitabı okuyor
Kulu, kendi sever ve sevdirir, kula muhabbet ettirir. Bir de, kulu kendisi sever ve fakat kullarından o kuluna olan sevgisini saklar ve gizler, sevdiği o kulunu diğer kullarına sevdirmez. Bazan olur sevdiğini sevdirir, saydırır. Bazan olur kullarına dövdürür. O kul dövülürken (ALLAH!.. ALLAH!..) dedikçe: (Kulum beni zikrediyor, bana sığınıyor.) der. Hatta, has kullarından Hz. Zekeriya aleyhisselâmı testere ile biçtirmedi mi? Hz. Yahya aleyhisselâmı parçalattırmadı mı? Hz. Nuh aleyhisselâmmı dövdürmedi mi? Hz. İbrahim aleyhisselâmı ateşe attırmadı mı, Hz. Yusuf Aleyhisselâmı kuyuya attırmadı, pazarda köle diye sattırmadı mı? Hz. İsa aleyhisselâmı çarmıha germeğe kasdettirmedi mi? Hz. Meryem aleyhisselâma iftira ve bühtan ettirmedi mi? Hz. Musa aleyhisselâmı anasından ayırıp Nil nehrine saldırtmadı mı? Habib-i edibinin mübarek dişini kırdırtmadı mı? Hz. İmam-ı Hüseyin'i, yetmiş iki yaranı ile susuz şehit ettirmedi mi? Hz. Ebu Bekir'is-Sıddıyk'ı zehirle, Hz. Ömer-ül-Faruk'u ve Hz. Osman'ı hançerle, Hz. Hayder-i Kerrâr'ı yüz bin belâ ile müptelâ kılıp zehirli kılıçla şehid ettirmedi mi? Hz. İmam-ı Hasan'ı zehirle ve daha bir çok âşıkları ve sadıkları zincirle, kimisinin derisini yüzerek, kiminin pâk ve mâ'sum kellesini keserek, kimini ateşte, kimisi suda kendisine alıp vuslât vermedi mi? Muhabbet, işte bazan böyle zuhur ve tecelli eder.
"Benim yeryüzündeki iki vezirim Ebu Bekir ve Ömer'dir." ~Hz. Muhammed (s.a.v)
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.