Yüce Allah Hz. Musa'ya: 'Ya Musa bana günahsız bir ağızla dua et!' diye seslendi. Hz Musa: 'Rabbim! Bende öyle bir ağız yok ki, sana nasıl günahsız bir ağızla dua edeyim' dedi. Bunun üzerine Yüce Allah: 'Başkalarının ağzıyla dua et; çünkü sen başkalarının ağzıyla günah işlemiş olamazsın. Öyle hareket et ki, diğer insanlar gece gündüz sana dua etsinler veya kendi ağzını temizle, Allah'ın adı temizdir, onu zikreden ağız temizlenir' buyurdu.
Sayfa 187
Hz. Mevlâna, Mesnevi'sinde Rab'den uzaklığın önce gönül darlığına ve kalp kasvetine sonra da somut musibetlere sebebiyet verebileceğini bize şöyle anlatır: ''Hak yolunda okuyageldiğin virdi terk ettiğinde zahmete düşersin, sebebini bilmediğin bir gönül darlığı yaşarsın. Bu sebepsiz iç kasveti, bir çeşit uyarıdır, Hakk'ın bir terbiye yöntemidir. 'Devam edegeldiğin virdini bırakma, eski ahdini bozma, onu yerine getir' demektir. Gönlünü daraltan, seni sıkan bu şey sana ayak bağı olmadan önce bıraktığın virdine yeniden başla. Yoksa şimdilik -düşünce üzerinden- anlayabildiğin o manevi darlık, Hakk'ın bu işaretlerini görmezden geldiğin için bir müddet sonra somut alemde bir hadise, bir zorluk şekline gelerek ortaya çıkar. Yalnız hayatta iken ayak bağı olup seni sarsmakla kalmaz, ölümünden sonra da sana zincir olur. Hırsız, insanların mallarını çalıp götürürken içinde 'gönlünü tırmalayan bir sıkıntı, bir darlık hisseder. 'Bu iç sıkıntısı, bu gönül darlığı da neyin nesi?' diye kendine sorar. Ne olacak, senin kötülüğünden dolayı ağlayan zavallıların iç sıkıntısı, onların gözyaşlarının sana tesiri... Hırsız, bu iç sıkıntısına, bu darlığa aldırmayıp bunun gereğini yapmazsa mağdurların hüzünleri onun iç ateşini üfleyip daha da alevlendirir. içini daha fazla yakmaya başlar. O gönül sıkıntısı, iç darlığı, onun gereğini yapmadığı için bu kez somut bir hadiseye dönüşerek polislerin sıkıştırması haline gelir. Onun iç sıkıntısı mana halinde, içte gizli iken, somut alemde doğar, bayrak açarak meydana çıkar." (Mesnevi, Cilt 3).
Reklam
Peygamberler devri geçtikten ve son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'den sonra, her devirde gelen ve onun yerine geçen bir veli vardır. O veli de, peygamberimiz gibi bazı zorluklarla karşılaşır. Sıkıntılar, denemeler geçirir, bu hal kıyamete kadar böyle sürüp gider.
Peygamberler devri geçtikten ve son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'den sonra, her devirde gelen ve onun yerine geçen bir veli vardır. O veli de, peygamberimiz gibi bazı zorluklarla karşılaşır. Sıkıntılar, denemeler geçirir, bu hal kıyamete kadar böyle sürüp gider.
Başa gelen musibetlerin bir sebebi de onlara ihtiyaç duyu­luyor olmasıdır. Firavun, Musa Peygamber için bir ihtiyaçtı. Ebu Cehil, Efendimiz (sav) için bir ihtiyaçtı. Bu kötü karak­ terler, dinlerin yayılmalarına farkında olmadan iyi karakterler­ den daha önemli katkılar yapmışlardır. Nemrut, İbrahim Pey­ gamber için bir ihtiyaçtı. Hz. Mevlana, "Nemrut'un ateşi İbra­ him'in tevekkülünü artırdı " der (Mesnevi, Cilt 6) . Mucizelerin yaratılması da bu olumsuz karakterler sayesinde olmuştur.
Dünyanın en zor şeyi
Birisi Hz. İsa'ya: -Ya İsa! Dünyanın en zor şeyi nedir? diye sordu. Hz. İsa şu cevabı verdi: -Dunyada en zor şey Allah'ın öfkesi ve gazabıdır. Cehennem bile bu öfkeden korkar. Adam: -Peki Allah'ın öfkesinden nasıl korunmak gerekir? diye sorunca Hz. İsa: -Nefsinin öfkesinden kaçarak, cevabını verdi.
Reklam
Dokuzuncu Fasıl: Mertebe-i Ervâh
Vücûd, taayyün-i sânî ve vâhidiyet mertebesinden sonra, suver-i ilmiyye hasebiyle mertebe-i ervâha tenezzül eder; ve bu mertebede suver-i ilmiyye- den her biri birer cevher-i basît olarak zâhir olurlar. Bu cevâhir-i basîtadan her birinin şekli ve levni olmadığı gibi, zaman ve mekân ile de muttasıf de- ğildirler. Zîrâ zaman ile mekân cisme terettüb
Diken Eken Adam Tatlı sözlü, fakat sert huylu adamın biri, yolun üstüne dikenler ekti. Oradan geçenler onu ayıpladılar, dikenleri söküp atmasını istediler. Adam söylenenlere aldırış etmedi. Dikenler her geçen gün büyüyor, gelip geçenleri rahatsız ediyordu. İnsanların elbiseleri dikenlerden yırtılıyor, yoksulların ayakları parçalanıyordu. O beldenin valisi, ''Bu dikenleri sök'' diye emir verdi. Adam da, ''Efendim, bir gün sökeceğim'' dedi. Yarın sökerim, öbür gün sökerim derken zaman geçti. Dikenler iyice kökleşti. Vali adamı yanına çağırıp yine ikaz etti: ''Şu dikenleri bir an önce sök. Sözünde dur. İşini erteleme.'' Adam yine, ''Merak etmeyin, sökeceğim'' deyince vali, ''Sen hep yarın diyerek, yapacağın işi erteliyorsun. Fakat şuna dikkat etmiyorsun. Her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor. Derinlere kök salıyor. Dikenleri sökecek olan sen ise her gün ihtiyarlıyorsun. Gücün kuvvetin azalıyor.'' Sen her kötü huyunu, bir diken bil. O dikenleri, Hz. Ali'nin Hayber Kalesi'nin kapısını kopardığı gibi, nefsinle mücadele ederek sök, at. Öyle yapamıyorsan, o dikenleri aşılayıp, gül fidanı haline getirecek bir mürşid-i kâmili bul. Kötü huylarının iyiye çevrilmesinde, mürşid-i kâmil rehberin olsun
Sayfa 52 - kırkambar kitaplığıKitabı okuyor
Mesnevi'den; Kur'an-ı Kerim peygamberlerin hal ve evsafıdır. Kur'an-ı Kerim'i huşu ile okuyup tatbik edersen, kendini peygamberler ile görüşmüş farzet. Peygamber kıssalarını okudukça ten kafesi can kuşuna dar gelmeye başlar. Hz Mevlana
-"Çekinmek ve sakınmak sıkıntılara gebedir. Sen Allah'ın hükmüne güven, kaderine razı gel. Çünkü kadere razı gelmek, tevekkül etmek en iyisi!" dediler. -"Evet, doğru söylüyorsunuz, kadere razı gelmek, tevekkül etmek en iyisi ama, tevekkül etmeden önce gerekli önlemleri almak da Hz. Peygamber'in sünneti ve öğüdü. Hz. Peygamber: 'Bir yere bırakmadan önce devenin bir ayağını bağla, önlemini al!' diye buyurdu.
Reklam
Binlerce lokma arasında ağzına ufacık bir çöp girdi mi, diri kişinin hissi onu duyar, sezer. Dünya hissi, bu cihanın merdivenidir, din hisside göklerin merdiveni. Bu hissin sağlığını hekimden isteğiniz, o hissinin sağlığını Habip'ten (Hz. Muhammed'den).
87 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.