Üç bölüme ayrılan kitabın ilk bölümü "Kendini Bulmak" adında. Kaybolan denge ve çağdaş insan, değerler erozyonu, insanın öğrenci hâli, insanın kendine yolculuğu, tasavvufi düşüncenin imkânları, sufi dili, aşk: kâğıda yazıl(a)mayan, mûsiki yanımız, dostluğun metafiziği, yitik kimlik olarak derviş, anlam katmanları ve İki Anneden Süt Emdik bu bölümdeki yazılar.
İkinci bölüm "Modern Zamanlar" adında. Bir hayat tarzı olarak moda, televizyon (ve sinema) ne yapmak istiyor, bizim aile, doğum ve ölüm arasında, Kerbela, ah...., nevruzu karşılamak, kurbanın hatırlattığı, İslam peygamberi olarak Hz. İsa ve Arap Baharı'nın gösterdiği başlıklı konular da bu bölümün yazıları. Mahmud Erol Kılıç ayetleri ve hadisleri zihinlerden hiç çıkarmadan gerçekleşecek bir yaşayış içinde şunları söylüyor: "Her gün yeni bir gündür, dolayısıyla yeni şeyler söylemeli. İnsanın iki günü eşit olmamalı, manevi bir tekâmül içinde günler geçirmeli. Doğanın yeni elbiselerle görünmesi gibi insan da diri ve taze bir kalple hayata gitmeli."
Son bölüme "Anadolu'nun Ruhu" adını veren yazar, son sözünü en sağlam yerden söylüyor. Hz. Mevlana'nin zaviyesi, Yunus Emre çizgisi ve Niyazî-i Mısrinin söylediği başlıklarıyla hepimizin kafasına birer birer kendi toprağımızın nurlarını atıyor. "Anadolu'daki farklılıklar 'bütünde yer bulabiliyor. 'Birlikte çokluk' (kesret der vahdet) demişler arifler bu esasa. Yeniden birleşebiliriz." diyerek yazar aslında kitabının çağrısını da yapmış oluyor.