“Jung, Hızır'ın Hz. Musa'ya rehberliği sırasında yaşananları, Kur'ânî gerçekliğe uygun olarak izah etmiştir. Jung'un görüşleriyle Kur'an yorumcuların bakış açılaarı yan yana getirildiğinde bu durum açıkça görülmektedir. Hatta Jung, bir adım daha ileri giderek, Hz. Musa’nın Hızır'la birlikteyken yaşadığı tecrübenin dönüşüm yeteneği olan bir öğrenci ve itaatkâr bir mü'min için ne anlama geldiğini açıklamaya çalışmıştır. Buna göre, itaatkâr bir kul, Allah'ın irade ve fiillerine kayıtsız şartsız razı olmayı öğrenir. Dönüşüm yeteneğine sahip olan yani bu dünya hayatından sonra yeni bir dünyaya doğarak yaşayacağına inanan bir öğrenci için Hızır ile Musa arkadaşlığı teselli edici bir özelliğe sahiptir.“
Kehf suresinde konu edilen Hızır ve Hz.Musa (a.s) kıssası üzerinde tefekkür ettiğimde beni en çok şaşırtan durum; Ulul azm (yüksek mertebede olan) olan bir peygamberin, peygamber olmayan bir kul'un bildiklerini bilmemesiydi. Ve ayetin bir yerinde, Hızır çocuğu neden öldürdüğünün hikmetini Hz.Musa (a.s)'a açıklarken ; "Biz onun, onları taşkınlığa ve küfre sürükleyeceğinden korktuk " ifadesinde ki "Biz" kısmı. Seçilmiş ama peygamber olmayan bir kul'un, seçilmiş ulu bir peygambere hikmeti anlatırken kullandığı "Biz" ifadesi inanılmaz gerçekten. Peygamberlerin hiçbirisi kur'an'ın herhangi bir ayetinde biz ifadesi kullan(a)mazken, bir veli çıkıp "biz" diyor.
Bu iç içe geçmiş nazar etme ve lisanın hakka bürünme durumu ilginç ve insanı derin tefekkürlere daldırıyor gerçekten ve bu derinliğin içinde kendini ve arayışın esrarengiz gizemi inanılmaz gerçekten...
‘Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?'
Her duyduğumda tüylerimi ürperten bir kıssadır Hz. Hızır ile Musa'nın kıssası. Kıssada geçen olaylar ve Hızır'ın kimliği şüphesiz asırlardır merak konusu olmuştur. Benim de tanıdığım pek çok insan acaba Hızırla ben de buluşabilir miyim diye merak edip durmuştur.
Kitabı okuyunca, Aziz'in saf yüreğiyle dünyayı anlama çabasını okudukça Hızır konusuna başka bir gözle bakmaya başladım. Acaba Hızır birileri için ben, sen o muyuz? diye. Belki de Hızır diye bilinen olgu kimi zaman ayağımıza çarpan bir taş, kimi zaman bize bir şeyleri hatırlatan bir esinti, kimi zamansa belki de bize kötülük yaptığını düşündüğümüz birileri olabilir mi?
Gerçek görünenin arkasında yatandır.
Gerçekten de kitaba damga vuran ve kitabın baştan sona ruhuna dokunan bir cümle. Çünkü kitabın başından itibaren kitabın kahramanı olan saf ve temiz yürekli Aziz ile çıktığınız yolda hep tek bir şeyi bulmaya çalışıyorsunuz. Gerçek nedir?
Hz. Hızır kıssası malumdur. Hz. Musa ile yaşadığı gizemli olaylar sonucunda aslında olayların görünüşlerinin ardında yatan bambaşka sebepler olduğunu anlatır. Bu kısa ama kısa olduğu kadar da derin kitap da tıpkı bu kıssada olduğu gibi bize dünyanın görünür yüzünün arkasında yatan bambaşka gerçekler olabileceğini etkileyici bir dille anlatıyor.
Ben kitabı çok sevdim. Köyünde koyunlarıyla mutlu olan ama bir noktada hayatın gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan Aziz'in öyküsünü... Sizin de keyifle okuyacağınızı umuyorum.
Gerçek görünenin arkasında yatandır.
Gerçekten de kitaba damga vuran ve kitabın baştan sona ruhuna dokunan bir cümle. Çünkü kitabın başından itibaren kitabın kahramanı olan saf ve temiz yürekli Aziz ile çıktığınız yolda hep tek bir şeyi bulmaya çalışıyorsunuz. Gerçek nedir?
Hz. Hızır kıssası malumdur. Hz. Musa ile yaşadığı gizemli olaylar sonucunda aslında olayların görünüşlerinin ardında yatan bambaşka sebepler olduğunu anlatır. Bu kısa ama kısa olduğu kadar da derin kitap da tıpkı bu kıssada olduğu gibi bize dünyanın görünür yüzünün arkasında yatan bambaşka gerçekler olabileceğini etkileyici bir dille anlatıyor.
Ben kitabı çok sevdim. Köyünde koyunlarıyla mutlu olan ama bir noktada hayatın gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan Aziz'in öyküsünü... Sizin de keyifle okuyacağınızı umuyorum.
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Bizim sınırlı bilgilerimizin Allah’ın engin ilmiyle kıyasına ek olarak, (Kuranı Kerimdeki Hz.Musa ile Hızır (as) kıssası) çok mühim dersler ve manevi açıdan mühim işaretler barındırıyor.
Bu kıssadan çıkaracağımız ilk ders, Allah’ın iradesini anlayabilmek için, tevazu sahibi olmamız gerektiğidir. Musa Hızır’a yaklaştı ve Hızır’ın ilahi bir ilham ile hareket ettiğini de biliyordu. Musa gayet mütevazı bir şekilde ondan bir şeyler öğrenmek istediğini söyledi, fakat Hızır onun sabretme kabiliyetini sorguladı; buna rağmen Musa ısrarcı oldu ve ondan bir şeyler öğrenmek istedi. (Musa Aleyhisselam manevi derecesi çok yüksek olmasına, hem Nebî hem de Resul olmasına rağmen, karşısındaki kişiye tevazu ile yaklaştı.)
İkinci ders ise, dünyadaki kötülükler ve ıstırap ile hem manevi hem de hissi açıdan baş edebilmek için sabretmenin şart olduğudur. Hızır, Musa’ya göre kötü olan şeyleri yapacağı için, Musa’nın sabredemeyeceğini biliyordu. Musa sabrını muhafaza etmek istemişti fakat her seferinde Hızır’ın yaptığı kötü işlere karşı tepkisini gösteriyor ve onun fiillerini sorguluyordu. Gelgelelim kıssanın sonunda Hızır Musa’nın sabredemediğini ifade ederek, yaptıklarının arkasındaki İlahi hikmeti açıkladı.
Bu kıssadan öğreniyoruz ki neden olduğunu anlayamıyor olsak dahi, dünyadaki kötülükler ve ıstıraplar ile başa çıkmanın şartı, sabırlı ve mütevazı olmaktır.
Not: Kıssa Kehf Sûresi’nde geçmektedir.