'Namaz kılan yaşlıyı severim, ama namaz kılan gence aşığım...' Hz. Ömer (r.a)
'Namaz kılan yaşlıyı severim, ama namaz kılan gence aşığım...' Hz. Ömer (r.a)
Reklam
Hz. Ömer [radıyallahu anh], “Dünyadan gönlü çekmek, kalbin ve bedenin rahatlığıdır” demiştir.
Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali İslâm'a girme noktasında Ebû Hureyreden öndedirler. Buna rağmen onun kadar hadis rivayet etmemişlerdir. Bütün bunlar doğrudur. Fakat bu doğruluk Ebû Hureyre'nin cerh edilmesini mucip değildir. Çünkü raşid halifeler Efendimizden sonraki hayatlarında umur-u devletle iştigâl ettiler, çeşitli bölgelere âlimleri, kurraları, kadıları gönderdiler. Onlar da tıpkı halifeler gibi bulundukları yerlerde taşıdıkları emanetin gereğini yerine getirdi. İslâm ümmetinin refahı için çalıştı. Herkes husûsî vazife alanında var oluşunun gereğini ifa etti. Hadise bu minval üzere iken çıkıp da şunu yapan, niçin bunu da yapmamıştır demek, valiyi mektepte ders anlatmadığından dolayı ilim düşmanı ilan etmek gibidir. Futuhât ile uğraşan Halid b. Velid'in az hadis rivayet etmesi, nasıl levm edilmesine medar olamayacaksa, ilimle iştigâl eden Ebû Hureyre'nin de çok hadis rivâyet etmesi yadırganmasına vasıta ittihaz edilemez. Bu mantıkla hareket edenler Osman b. Affan'ı ya da Abdullah b. Amr'ı fetih sancağını taşımadılar diye de ayıplayacaklar mı?!
Hz. Ebû Bekir, Efendimizin ahirete irtihalinden sonra iki yıl kadar yaşadı. Bütün bu zaman zarfında devlet başkanı olarak görev yaptı. Şartlar, hadis rivâyet etmesine mâni oldu. Hz. Ömer, Medine'de şehrin dışında "Avâli" denen yerde oturur, şehir merkezine arkadaşıyla münavebeli olarak inerdi. Hilafet yıllarındaki yoğun devlet gündemi de buna eklendiğinde neden 537 hadis rivâyet ettiği aşikâr olur. Hz. Osman ve Ali için de benzer nedenler geçerlidir. Buna mukabil Ebû Hureyre, seferde, hazarda sürekli Allah Rasûlü ile birlikteydi. Ömrünü ilme adamıştı. Siyâsî işlerin de dışında kalmıştı. Bu yüzden onunla Raşid Halifeler arasında bir denge aramak, kıyas yapmak büyük bir hatadır.
+390
İslam dini Savaş zoru olmadan yayılan semavi dinlerin en yücesidir ki hepsi Allah katında İslam'dır. Tarihi bir nebze okur ve bilirsen görürsün ki dinler belirli özelliği olan kavimlere gönderilmiş ve buradan bir Elçi seçilmiştir. Dönemin Arapları da edebiyatta ileri safhada olduğu için yaradan İslam'ı ve peygamberlerini oradan
Batuhan

Batuhan

@Gravee
·
1g
"Türkler, Arapların (İslâm) dinini kabul etmeden önce de büyük bir ulus idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin (İranlıların), ne de Mısırlıların ve başkalarının Türklerle birleşip bir ulus oluşturmalarına hiçbir etki etmedi. Tersine, Türk ulusunun ulusal bağlarını gevşetti; ulusal duygularını, ulusal heyecanını uyuşturdu. Bu pek doğal idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin amacı, bütün ulusların üstünde yaygın bir Arap ulusçuluğu politikasına dayanıyordu. Bu Arap düşüncesi, ümmet sözcüğü ile dile getirildi. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, yaşamlarını Allah sözcüğünün her yerde yükseltilmesine adamaya zorunlu idiler. Bununla birlikte, Allah'a kendi ulusal dilinde değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla tapınma ve duada bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu durum karşısında Türk ulusu birçok yüzyıllar boyunca ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, âdeta, bir sözcüğünün anlamını bilmediği hâlde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler."
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.