Hz. Ali (k.v)'nin rivayet ettiği bir hadiste, Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ, Fâtiha'yı, Ayetü'l-kürsi'yi, Âl-i İmrân'dan iki âyeti ("Şehidallahu" diye başlayıp "İnned'dine indallahi'l-İslâm"a kadar devam eden on sekizinci âyet, bir de "Kulillahümme mâlike'l-mülki" diye başlayıp "biğayri hisab" diye biten yirmi altıncı âyet) inzâl etmek istediğinde onları arşa yükledi. O zaman bu sûre ve âyetler "Ya Rab! Bizi, sana isyân edecek kimseye mi indiriyorsun?" dediler. Allah Teâlâ ise şöyle cevap verdi: "Ben kendimce şöyle bir vaadde bulundum; kullarımdan kim sizi her namazın arkasında okursa, onun gideceği yer cennettir. Her gün onun yetmiş ihtiyacını karşılayacağım. Bu ihtiyaçların en küçüğü mağfiret, hased edenlerin hasedinden koruma ve yardımdır."
Aziz kardeşlerim herkes sevgiliyi anlatır. Ama leylaya mecnunun gözü ile bakmayanlar onda bir şey göremezler.
Sözlerine “Aişe binti Ebubekir Habibetü Habîbullah” (Ebubekir Kızı Aişe, Habibullahın Sevgilisi) diye başlayan mü’minlerin annesinden “En Sevgiliyi” dinleyelim. [1]
“Yusuf’u gördüklerinde bu bir melektir diyen kadınlar, Benim efendimi
Ebû Hüreyre’nin rivayetine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allâh, kendisinden istemeyen kuluna öfkelenir.”
Şairin biri şöyle söylemiştir:
“Allâh, kendisinden istekte bulunmadığın zaman kızar; insanoğlu
ise istediğin zaman kızar.”
Hz. Salih ve Semud Kavmi
Semud, Ad'dan sonra idi. Onların yurtları, Hicaz ile Şam arasındaki Vadi el-Kura ve çevresinde meşhur olup, Allah Resulü (s.a.v.), hicretin 9. senesi Tebük 'e giderken, onların yurtlarına uğramıştı.
İmam Ahmed'in, İbn Ömer'den rivayetine göre: Allah Resulü (s.a.v.), insanları Tebük'e indirdiğinde; onları, Semud'un evleri