Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, asla mutlak iyiliğe/imana eremezsiniz. Her ne infak ederseniz muhakkak Allah onu çok iyi bilir." Âl-i İmrân Suresi 3/92
Sayfa 119 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
"Sizin en hayırlınız, görüldükleri zaman Aziz ve Celil olan Allah'ı hatırlatanınızdır..."
Sayfa 28 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şeyh Şâmil Mekke'de 2
İmam Şâmil'in, hac için Mekke'de olduğunu duyan hacılar ısrarla onu görmek istiyorlardı. Hükümet yetkilileri hacıların ısrarlı ve ardı arkası kesilmeyen taleplerini karşılamak ve oluşabilecek izdihamı önlemek için Şâmil'i Kâbe'nin üstüne çıkarıp konuşma yapmasını çözüm yolu olarak hayata geçirdiler.
5.cilt
1281.Abdullah İbni Abbâs radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır, yahut  da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar." Buhârî, Umre 4; Müslim, Hac 221. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 55; Ebû Dâvûd, Menâsik 89; Nesâî, Sıyâm 6; İbni Mâce, Menâsik 45.
5.cilt
1279. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi: - Ey Allah'ın Resûlü! En üstün amel olarak cihadı görüyoruz. Biz hanımlar cihad etmeyelim mi? dedim. Peygamber aleyhisselâm: - "Fakat (sizin için) cihadın en üstünü, hacc-ı mebrûrdur" buyurdu. Buhârî, Hac 4, Sayd 26, Cihâd 1. ... "Yaşlı, güçsüz ve kadınların
5.cilt
1278. Yine Ebû Hureyre radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefârettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir." Buhârî, Umre 1; Müslim, Hac 437. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 88; Nesâî, Menâsik 3, 5, 77; İbni Mâce, Menâsik 3.
Reklam
5.cilt
1277. Ebû Hureyre radıyallâhu anh dedi ki, ben Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: "Kötü söz söylemeden ve  büyük günah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak (evine) döner." Buhârî, Hac 4, Muhsar 9, 10; Müslim, Hac 438. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 2; Nesâî, Hac 4; İbni Mâce, Menâsik 3
5.cilt
1276.Ebû Hüreyre radıyallâhu anh şöyle dedi: Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'e: - En üstün amel hangisidir? diye soruldu. - "Allah ve Resulün’e iman etmektir" buyurdu. - Sonra hangisidir? denildi. - "Allah yolunda cihad etmektir" buyurdu. - Sonra hangisidir? denildi. - "Makbul olan hacdır" buyurdu. Buhârî, Îmân 18, Hac 4, 34, 102, Umre 1, Sayd 26, Cihâd 1, Tevhîd 47; Müslim, îman 135, Hac 204, 437. Ayrıca bk. Tirmizî, Fedâilü'l-cihâd 22, Hac 88; Nesâî, Hac 4, 5, 6, Cihâd 17; İbni Mâce, Menâsik 3.
5.cilt
1275. Ebû Hüreyre radıyallâhu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize bir gün bir konuşma yaptı ve: - "Ey müslümanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" buyurdu. Sahâbilerden biri: - Her sene mi, ey Allah'ın Resulü? diye sordu. Hz. Peygamber, adam sorusunu üç defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip
" 'Bizi din geri bıraktı.' İslam'a saldırmak moda! Maksat; dün dinsizlik, laikçilik hesabına yapamadıklarını bugün İslam'ı sorgulayarak yapmak. Sorgulayanlar kimler, din cahilleri! Ne kadar mı din cahili bunlar: secdeye gitmiş cemaatin fotoğrafını gazeteye basıp altına 'cenaze namazı' yazacak kadar, 'bu yıl hac kurban bayramına rastladığı için aşırı kalabalık oldu' diye ahkâm kesecek kadar. Bilmemeleri ayıp değil, öğrenmeden hüküm vermelerini ayıp sayıyoruz. Üstelik bunlar sıradan insan değil, millete istikamet haritası çizmek iddiasıyla kalem oynatan meşhur yazar ve gazeteciler. Bazen 'Müslümanlar hiç şehir kurmadı' diye tuttururlar. İsfahan'ı, Semerkand'ı, Buhara'yı kim kurdu? Müslümanlar şehirler kurdular, enkaz halindeki fethettikleri şehirleri imar ettiler. Bunlar ortada iken Müslümanlar hiçbir şehir kurmadı demek ilim değil şeddeli cehalettir. Libri: 'Tarihten Müslümanları silecek olsanız, ilmi rönesansımız asırlarca geriye gider.'"
Reklam
Rabb’inden rivâyet ettiği (hadîs-i kudsî)de Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bana yaklaşanlar, üzerlerine farz kıldığım şeyin edâsından bana daha sevgili bir şey ile yaklaşmadı.” İşte bu “farzın edâsı” asıldır (prensiptir). Sonra şöyle buyurdu: “Kul nâfileler ile bana yaklaşmakta devam eder.” Bu ise farzlar üzerine ziyâde olan şeydir. Lâkin farzların nâfilelere asıl olabilmesi için, nâfilelerin namaz, zekât, oruç, hac ve zikir nev’inden hayırların nâfileleri gibi, farzların cinsinden olması lâzımdır.
Martin Luther şiddetli bir Yahudi karşıtıydı. Worms'daki Meclis'te şöyle konuşmuştur: "Bütün Yahudiler Almanya'dan sürülmelidir." Ve Yahudiler ve Yalanları Üzerine isimli (muhtemelen Hitler'i etkileyen) bir kitap yazdı. Luther, Yahudileri "kuluçkadaki yılanlar" olarak tanımladı ve bu aynı ifade Hitler tarafından, 1922 yılında yaptığı ve birçok kez bir Hristiyan olduğunu tekrarladığı dikkat çekici bir konuşmada kullanıldı: Bir Hristiyan olarak Tanrımın ve Kurtarıcımın beni bir savaşçı olarak gördüğünü hissederim. Bir zamanlar sadece birkaç takipçisi yanında olan yalnızlık içindeki bir adama, ne halt olduğunu gördüğü Yahudilere karşı savaşmak için insanları toplamayı ve acı çeken biri olarak değil savaşan biri olarak en iyi olduğunu gösterdiğini hissederim. Bir Hristiyan ve adam olarak, Yüce İsa'nın en sonunda Tanrının gazabıyla ayağa kalkıp, tapınakta kuluçkaya yatmış olan yılanları kovmak için kamçıyı eline almasının anlatıldığı pasajı sınırsız bir sevgiyle okudum. Yahudi zehrine karşı verdiği savaş ne kadar da olağanüstüydü. Şimdi, yani iki bin yıl sonra, hiç olmadığı kadar derin bir şekilde anlıyorum ki Yüce İsa'nın bu savaş için haç üzerine kanını dökmesi gerekiyordu. Bir Hristiyan olarak aldatılmama izin verme lüksüm yok, aksine hakikat ve adalet için bir savaşçı olma ödevim var... Ve eğer doğru hareket ettiğimizi gösterebilecek herhangi bir şey varsa o da her gün büyüyen üzüntümüzdür. Çünkü bir Hristiyan olarak kendi insanlarıma karşı da sorumluluğum bulunur.
Aarafat: Mekke'i Mükerremenin karşısında bir dağdır ki, kurban bayramının arefe, gününde hacıların oraya çıkması (Menasiki hac) dandır. Adem ile Havvanın cennet'ten çıktıktan sonra burada buluştukları ve birbirlerini tanıdıklarından oraya (aref) kökünden (Arefat) denildiği rivâyet olunur.
Sayfa 516 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okuyor
" Vitam quidem nan adeo ex­ petendam censemus, ut quaque moda trahenda sit. Qu­ isquis es talis, aeque mariere, etiam cum abscoenus vi­ xeris, aut nef andus. Quapropter hac primum quisque in remediis animi sui habeat: ex amnibus banis, quae ha­ mini tribuit natura, nullum melius esse tempestiva mor­ te: idque in ea optimum, quad illam sibi quisque praes­ tare paterit. "* Yine aynı yerde (kit. IJ, bl. 7; cilt I, s. l 25,) der ki: "Ne De um quidem posse omnia. Namque nec si­ bi patest martem cansciscere, si ve/it, quad hamini de- * ["Hayat her ne pahasına olursa olsun uzatılacak kadar arzu/anabilir bir şey değildir. Kim olursanız olun, eninde sonunda öleceksiniz, hatta hayatınız alçakça hareketler ve suçlarla dolu olsa bile. Müşkül vaziyetteki bir ruh için çarelerin en başta geleni tabiatın insana bah­ şettiği saadetler içerisinde ölüm fır satından daha büyüğünün olma­ dığı hissidir; ve onun en iyisi herkesin ondan kendi istediği şekilde yararlana bilmesidir.") 7
Sayfa 79
"Kim sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar oturarak Allah'ı zikreder, (kerahet vakti çıktıktan) sonra iki rekât namaz kılarsa bir hac ve umre sevabı kazanır"¹ diye bildirildiği için bir de işrak vaktine kadar beklemek vardır. Enes dedi ki: Peygamber (s.a.s.) "eksiksiz tam bir hac ve umre sevâbı kazanır” buyurdu. ¹Tirmizi, Cuma, 59 (586)
Sayfa 222Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.