İbadet, bir formu yerine getirmekten mi ibarettir?
“Kurban yakınlaşmak demektir. Yakınlaşma ise fedakarlık ister.Bu noktada kurban, en sevdiğiniz, en çok emek verdiğiniz ve ‘kendinizinki’ kıldığınız o şeyden yüksek bir gaye uğruna vazgeçebilmektir.Kur’an’da da geçen İbrahim, oğul ve koç kıssası -mecaz ifadeler olarak da okunabilir- emek verdiğiniz ve üzerine titrediğiniz bir varlığı, en yüksek seviyede oluşturulmuş bir bağlılıkla Allah’a feda edebilmenin, ancak hakiki bir iman ile olabileceğini işaret eder.Kurban kıssasındaki ‘oğul’ metaforu en yüksek yakınlığa delalettir. İnsanın kendini feda etmesinden, kendininki kıldığı o şeyi feda etmesi çok daha zordur.Günümüzdeki kurban anlayışı bu anlamdaki mahiyetini yitirmiştir. ‘Kendimizinki’ kılmadığımız ve üzerinde hiçbir emeğimiz olmayan bir hayvanı keserken içimiz dahi acımıyorsa, hangi kutsi fedakarlıktan ve adayıştan bahsedilebilir? Kurban bir gelenek, bir et şöleni, bir kan akıtma değilse ki değil elbette, çünkü: ‘... onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları; şakin O’na ulaşan, yalnızca O’na gösterdiğiniz bilinç ve duyarlılıktır’ buyruluyor; o halde neyin fedakarlığını yapıyoruz? İbadet, bir formu yerine getirmekten mi ibarettir?”
Sayfa 160 - Halk kitapeviKitabı okudu
Resim