Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“...Kur’an okurken, az da olsa okuduklarını anlayarak okumak, anlamadan çok okumaktan daha faziletlidir.”
Sayfa 108
bu cümle beni çok üzdü :(
İslâm hukuk literatüründe mekâsıdu’ş-şerî’a (dinin talimat ve hükümlerinin gayesi, gerekçesi) konusunu ele alan kaynaklar bir elin parmaklarını geçmez.
Reklam
512 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
İslam Hukuk Felsefesi
İslam hukuk felsefesi kitaplarının arasında meşhur olan bu çalışma M. Tâhir b. Âşûr tarafından kaleme alınmıştır. Yazar, bu eserinde öncelikle fıkıh usulü konusunu işlemiş ve buradan hareketle yalnızca usul bilmekle hükümlerin asıl maksatlarına ulaşılamayacağını örnekler üzerinden açıklamıştır. Yazar, eserinde sıklıkla gaye üzerinde durmuş ve İslam hukuku içerisindeki hükümlerin konulmasındaki asıl gayeleri, örnekleriyle gözler önüne sermiştir.Yazar, bu asıl maksatlara ulaşmak için de derin tefekkür edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Müellif, kitapta genel olarak asıl maksatlardan bahsetmekte ve yeri geldikçe de verdiği örneklerde kendi görüşünü belirtmektedir. Bunun yanı sıra yazar, bir müçtehidin bir mesele hakkında hüküm verirken asıl maksatlara göre karar vermesi gerektiğini belirtmektedir. Şunu da belirtmek gerekir ki kitabın üslubunu bir miktar ağır buldum. Ağır ağır üzerinde düşünülerek okunması gereken bir kitap kanaatimizce. Ancak buna rağmen okuyanlara yeni ufuklar açacak, meseleleri farklı yönüyle düşünmeye olanak sağlayacak bir çalışma. Özellikle ilahiyatçıların muhakkak okuması gerektiği kanaatindeyim. Okuyanların da müstefîd olması dileğiyle…
İslam Hukuk Felsefesi
İslam Hukuk Felsefesiİbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur) · Rağbet Yayınları · 201311 okunma
Batini Tefsirin Reddi
Dersen ki “Doğrusu Kur’an’ın bir Batın manası, bir Zahir manası, bir haddi/tarifi, bir de matlaı vardır” sözlerine ne diyeceksin? Derim ki: “Hz. Peygamberden zikredilen bu rivayet sahih değildir. Hele bu rivayet İbn Abbas’tan geliyorsa terket gitsin! Üstelik kim demiş İbn Abbas’tan böyle bir rivayetin nakledildiğini? Bir de aktardıkları rivayetin işlerine gelen kısmı olup devamını işlerine gelmediği için zikretmiş değillerdir. Zira İbn Abbas eğer kendisine dayandırılan bu rivayet sahihse, sözlerinin devamında, ‘Kur’an’ın zahiri, onun tilaveti, batnı ise onun tevilidir’ demekle zahirin lafız, batnın ise mana olduğunu kast ettiğini ortaya koymuştur.”
Sayfa 128
“İnsanların hakları” demek, “Yeryüzünde ne varsa, hepsini sizin için yaratan odur.”(Bakara 29)âyet-i kerîmesinde de ifade edildiği gibi, Allah Teâlâ’nın yeryüzünde yarattığı insanların, onun üzerinde mevcut olan şeylerden faydalanma şekilleri demektir?^ Bu zikrettiğimiz âyet-i kerîme, yeryüzünde ne varsa hepsinin insanlığa has kılındığını kısaca bildirmiştir ki bu, açıklama ve ayrıntıya muhtaçtır. Eğer yeryüzünde bulunan şeyler, her durumda ve her zaman bütün insanların arzularına cevap verecek şekilde bol olsaydı, bu takdirde insanların yeryüzünde bulunan şeylerden faydalanma haklarını belirlemeye ihtiyaçları kalmayacaktı. Ancak durum, böyle değildir. Bazı yerlerde, bazı zamanlarda, bazı hallerde arzular, belirli şeylere yönelmekte ve bütün bu arzuların da yerine getirilmesi için, o şeyler yeterli olmamaktadır. Bu, ya talepte bulunanların ihtiyaçlarını karşılamamak kadar az olmalarından, ya da bazısının diğerlerinden daha câzip olmasından, dolayısıyla insanların diğerlerini terkederek bunları elde etmek için aşırı arzuya sahip bulunmalarından kaynaklanmaktadır. Tabiî, bu durumda, az bir meta üzerine büyük yığılmalann olacağı muhakkaktır. Belki de, aynı şeyi elde etmek uğrunda, aynı güç dengesine sahip olan kimseler, birbirlerini tüketecekler,öbür taraftan bir çıkar yolu bulamayan zayıf ve güçsüz kimseler ise bu mücadele içerisinde yok olup gideceklerdir.(Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan , çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.Nisa,98)
İslâm'ın, “Allah’ın fıtratı” şeklinde nitelenmesinin anlamı, getirdiği esasların fıtrattan olmasıdır. Benîmsenmiş ve yaygın erdemlerden olan diğer usül ve füru (esaslar ve ayrıntılar) bundan sonra gelir. İslâm, bu esasları getirmiş ve onlara teşvik etmiştir, çünkü bu esaslar, insanlıkta yerleşen ve zarardan sâlim olarak iyiliği arama amacından doğan “iyi âdetler” olup, fıtratın esaslanyla ilgilidir. Şayet fıtrat, kendi başına bırakılırsa, âdetleri ne benimser, ne de zıddına olanları reddeder. Meydana gelince de, fıtrat âdeti tercih eder. Bunun için, fıtratın yanında yer almış ve o güzel bulunmuştur. Çekingenlik (haya) ile dobra dobra konuşmak (vikâha) bunun örneğidir. Bu ikisi, başkasına zarar vermek üzere eyleme dökülmeyince, fıtratın tanıması açısından eşit durumda olurlar. Bazı bilgeler -meselâ Yunanlı Diyojen (mö. 523-412)dobralıkla ve sözünü sakınmazlıkla tanınırlardı. Fakat biz, genelde insanlann hayayı sevdiğini görüyoruz. Böylelikle o, güzel âdetlerden biri olur, kişinin ve toplumun ıslâhında birtakım faydalar doğmasına da elverişli bulunur. İşte bunun için haya, İslâm'ın bir şiarı olmuştur.
Reklam
Açıkçası Mekke müşrikleri, Kuranı, kullandıkları ifade tarzlarından herhangi bir çeşidine eklemenin yolunu bulamayınca, bu defa, ona benzeyen en yakın ifade veya sanat çeşidine benzettiler de Kuran için, “O, bir şiirdir" dediler. Genel olarak toplumun çoğunluğunun alışageldikleri ifadelere en yakın olan şiirle nitelemeye karar verdiler. Çünkü bu toplumun şiirlerde genelde dikkate aldıkları nokta, birçok ince manaları, düzeni sağlayacak hükümleri, akıllar üzerindeki etkilerini dikkate alarak, böyle demeye karar verdiler. Çünkü Kur'an'ın, Arap Dili açısından fesahatin zirvesine ulaşmasının, uzun hedeflerinin olmasının, manalarındaki sanatkarane ifadelerin yanında, şiir değil de nesir olması özellikleriyle görmenin yanında sen onu, aynı zamanda dillerde kolaylıkla okunabilen, cümlelerinin oluşumundaki fesahatinde herhangi bir tezatlik ve farklılık bulunmayan bir kitap olarak bulursun. Yine sen, Kur'an'ın çok çabuk ve hızlı bir şekilde ezberlenebildiğini de görürsün.
Sayfa 468Kitabı okudu
... İlk dönem alimlerinin herhangi bir ayetin tefsiri hakkında bir yorum yapmaları, daha sonra gelen alimlere farklı mana ve yorumlar çıkarmasına engel değildir. Aksi takdirde sonraki alimlerin ayetten çıkardıkları dakik yorumlar peşin olarak reddedilmiş olur. Böyle bir şeyi ise ancak daha sonra gelen mukallitler iddia eder.
Sayfa 110
Lokman (a.s.) oğluna nasihat ederken insanlarla hüsn-ü muaşeret (güzel geçinme)in edeplerini açıklamanın peşinden insanın şahsi olarak edebi ile alakalı olan yürüme ve konuşmayı zikretmektedir. Zira yürüme ve konuşma bir insanın edebini gösteren görünen ve bilinen hareketleridir. Kur’an, yürürken ve konuşurken olması gereken edebi öğretmektedir. O da dengeli yürümek ve bağırıp, çağırarak konuşmamaktır. Edeb içinde dengeli yürümenin ölçüsünü veren ayete baktığımızda şunları görüyoruz : وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ Yürüyüşünde orta yolu tut." (Lokman 31/19) Ayette geçen قْصِدْ kelimesi iki uç arasındaki orta yer; vasat ve adalet manasına gelmektedir.
Reklam
O halde gerçeği yakalamak için pusuda yatıp avını gözetleyenler gibi olun ve öylesine inceleyin ki, küle dönüşen ateş kor arayıp çıkarmak gibi bir hassasiyetle inceleyin.
Sayfa 414Kitabı okudu
... “فَجَٓاءَتْهُ اِحْدٰيهُمَا تَمْش۪ي عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ قَالَتْ اِنَّ اَب۪ي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَاۜ Az sonra o iki kızdan biri haya ve edep abidesi halinde yürüyerek çıkageldi ve ‘Bize sunduğun sulama hizmetinin ücretini vermek üzere babam seni dâvet ediyor’ dedi.” (Kasas, 28/25) Ayette geçen تَمْش۪ي fiili, عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ ifadesinin kendisi üzerine bina edilmesi için zikredilmiştir. Zira ayetin başında geçen جَٓاءَتْهُ َzaten gelmeyi ifade ettiğinden ayrıca تَمْش۪ي nin zikredilmesine gerek yoktur. Burada yürümenin haya üzerine bina edilerek zikredilmesinde bu yürüyen bayanın ne kadar hayalı olduğuna bir vurgu vardır. Ayrıca عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ kısmındaki عَلَى harfi cerri, mecazi bir yükseklik ifade etmekte olup, haya vasfının onunla bütünleşmiş olduğunu bildirmek için kullanılmıştır.
Kur'an ayetleri birbiriyle irtibatlı ve bağlantılıdır. Neredeyse genis-lik açısından sanki bir tek kelime gibidirler. Yapıları açısından ise çok düzenli ve muntazam olarak meydana getirilmiştir. Doğrusu bu, büyük bir ilimdir.” Ebu Bekr b.el-Arabi
Sayfa 476Kitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.