İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir...
Kendine olumsuz bir nazarla bakmamalıdır insan; çünkü nazar, gerçekleşen bir duadır. İnsanın kendine olan nazarı ve bakış açısı, onun halini ve âkibetini etkilemektedir. Her olayı güzele yormalı; karamsar yollardan kaçınmalı ki, olayların gidişatı güzel yorumlara göre şekillensin, daha doğrusu zaten güzele varacak olan hadiseler, karamsar tabirler sebebiyle olumsuz bir hale sürüklenmesinler. Dolayısıyla düzeltilmesi ilk gereken yer zorlu dış dünya değil, bakış açımız yani iç dünyamızdır. Dirilişimizi başlatacak güç orada yatmaktadır. İbn Rüşt deyişiyle, "yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar; zira sahih dönüşümler hep içten gelir."
Sayfa 319Kitabı okudu
Din adına felsefeye karşı çıkanlar şuna dikkat etmelidir. Zira felsefe olmazsa veya daha doğru ifadeyle dinin felsefi anlaşılması olmazsa, dinin mitolojiden hiçbir farkı kalmaz. Zira metinlerin zahiri açısından dini metinlerin mitolojik metinlerden çok da fazla bir farkı yoktur. Bu yüzden İbn Rüşt; Dini yorumlama veya tevil etme hakkına sahip olanların filozoflar olduğunu iddia etmiştir. Ona göre ayette zikredilen; İlimde derinleşenlerden kasıt filozoflardır. Zira onlar hakikatin kavramsal içeriğine sahiptirler ve bu yüzden de dini metinlerdeki sembolik ifadelerin akli içeriklerini ortaya koyabilirler...! Abuzer Diskaya
Reklam
İslam dünyasının büyük düşünürler ve bilim adamları yetiştirdiği ve bunlar arasında, Razi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşt, İbn Haldun, al Kindi vb... gibi nice örneklerin Batı dünyasını etkiledikleri doğru olmakla beraber, bu simalardan hiçbirisi Kur’an’ı kaynak edinip ilim yapmış değildir; çünkü, Kur’an ile gerçek anlamda ilim yapılamayacağını en iyi onlar bilmişlerdir. Bundan dolayıdır ki, Kur’an’a. bağlıymış gibi görünmekle beraber (çünkü, aksi takdirde dinsizlikle suçlanıp yok edilebilinirlerdi), gerçekte Kur’an’dan yararlanarak değil, Eski Yunan kaynaklarından feyz alarak ilim yapabilmişlerdir. Yaparken de çoğu kez, belli etmeden, Kur’an’a aykırı ve Kur’an verilerine ters düşer şekilde iş görmüşlerdir. Diğer yayımlarımızda (özellikle Aydın ve “Aydın” adlı kitabımızda) değindiğimiz gibi, eğer Kur’an’ı dışlamamış ve sadece Kur’an’a dayalı olarak ilim yapmaya kalkmış olsalardı, o ünlü yapıtlarından hiçbirini sergileyemezler, “müneccim başlılıktan” öteye geçemezlerdi. Nitekim, Farabi ve İbn Sina gibi nice ünlüler, Eski Yunan’ın fikir zirvelerini, örneğin, Aristo’yu yüzlerce kez okuduklarını söylemekle övünmüşlerdir. “Faylasuf al Arab” diye ün salan alKindi (ö. İS 819), Aristo’yu, başına taç yapmıştır.
736 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
41 günde okudu
Eser; tam anlamıyla bir sanat, edebiyat, felsefe, polisiye ve tarih baş yapıtı ve bu konularda daha önce araştırma yapmış ve bilgi sahibi olan okuyucuların okuyabileceği ve bu okumadan tat alabileceği bir şahaser. Öncelikle okuması kolay bir eser olmadığını söylersem yanlış olmaz çünkü; ilk 100 sayfası sancılı geçiyor. Okumanızda 300'üncü
Gülün Adı
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 202012,5bin okunma
Doğu özgür düşünce geleneğinin tanınmış temsilcilerinden Ebu Reyhan Biruni (973-1048), Tanrı'yı bütün mevcut olanın ilk nedeni olarak kabul etse de, doğa olaylarına onun karışmasını ka­bul etmemiş, Müslüman ortodoksluğuna karşı mücadele vermiştir. Ali İbn Sina ya da Avitsenna (980-1037) dünyanın yaratılmadığı­nı ve nesnel nedensellik yasası ile geliştiğini söylemiş, bilimin dinden bağımsız olmasını istemiştir. İbn Rüşt ya da Averroes (1126-1198), sonsuz materyali dünyanın özü olarak kabul etmiş, tinin ölmezliğini reddetmiştir. Zekanın dinsel inancın etkisinden kurtulması için uğraşmış, bu amaçla o da gerçeğin ikiliği kuramı­nı ileri sürmüştür. Şair ve filozof Ömer Hayyam (1040- 1 123) o ha­rika rubailerinde dinsel hükümleri bilgece eleştirmiştir.
Buraya kadar yapılan tanımlamaya göre, karşılaştırma liberal Batı dünyasıyla Mao'nun Çin'i arasındaki ilişkiye benzemektedir. Liberal Batı dünyasında kamusal hayat, insanların hayatın nihai gayesi anlayışlarından sıyrılmış olan faydacı bir sahadır. Mao'nun Çin'indeyse, tek bir kamusal iyilik ve onun için yaşayan bir toplum vardı; her vatandaş hayatını ona endekslemeliydi. İbn Rüşt bunu geçerli bir örnek olarak kabul eder miydi bilemeyiz; fakat onun demokrasiden kastettiği asıl şey, kamu sahasının kodamanların özel oyun sahasına dönüştüğü ve onların güç rekabetlerinin er ya da geç tiranlığın kurulmasıyla son bulacağıydı: Kamu gücünün ve gelirlerin kişilerin malı olması her ikisinin de ortak yönüydü. Kodaman ailelerin halkı perişan etmesi İran'ın karakteristik bir özelliğiydi ve bu "bizim birçok şehrimizde" de görülmüştü. İbn Rüşt, bugünkü şehirlerin çoğu daha önceden demokratikti, diyordu. İbn Rüşt, kolektif çıkarlar sahasının bu şekilde kodaman ailelerin tasarrufunda kalmasına karşı olduğu için, Platon'un şehrin koruyucu ailelerini (yani yöneticileri ve askerleri) ortadan kaldırmasını onaylıyordu. Kamu gücünü kullanan insanların özel mülkiyeti, eşleri ve çocukları olmamalıydı. Bu insanlar sıkı disiplin altında hep birlikte yaşamalı, birlikte yemeli, eşlerini ve çocuklarını paylaşmalıydı. Bu onlara insan sevgisi aşılar ve tek çıkarlarının kamuya hizmet etmekten geçtiğini anlamalarını sağlardı.
Sayfa 286 - Kapı Yayınları 145, Araştırma İnceleme 34, Medival Islamic Political Thought, Çeviren Hakan Köni, 1. Basım Ekim 2007Kitabı okuyor
Reklam
İbn Rüşt, eğer herkes erdemli olursa, herkes usta olur; fakat, herkes usta olursa, itaat edecek kimse kalmaz ve bu nedenle ustalık diye bir şey olmaz, diyordu.
Sayfa 280 - Kapı Yayınları 145, Araştırma İnceleme 34, Medival Islamic Political Thought, Çeviren Hakan Köni, 1. Basım Ekim 2007Kitabı okuyor
Ve genç şair altı ay memleketin bütün büyük filozoflarını, şairlerini dolaştı. Şehrin birinde uzun siyah sakallı, tepeleri çıplak filozoflar eskimiş cübbelerinin geniş kollarını sallayarak ona Aristo'dan, Epikür'den veya İbn Rüşt'ten bahsettiler.
Sayfa 34 - Toptan kitap yayıneviKitabı okudu
608 syf.
·
Puan vermedi
Geniş Özet
Tanrı'yı ve dinleri akademik bir çevrede konuşmak ne kadar mümkün ve doğrudur, bilemiyorum. Bilim bazı inanç temelleri üzerinde yükselmiş ve bunlar yıllar içinde birbirine öylesine kenetlenmiştir ki artık bunun dışında söylenen bir şey'in imkanına dair düşünmemek gerektiğine dair bir algı vardır.  Armstrong'un bir kaç eserini daha
Tanrı'nın Tarihi
Tanrı'nın TarihiKaren Armstrong · Pegasus Yayınları · 20171,632 okunma
Şeriat ve Kadın 2
Evlilikte olduğu gibi toplum yaşamlarında da kadının karar alıcı rollerde görünmesi, örneğin halifelik, kadılık ya da imamlık gibi işler yapması önlenmiştir. Yine bundan dolayıdır ki Kur'ân'a, Tanrı'nın kadınlardan peygamber göndermediğini, meleklerini dahi dişilerden değil erkek cinsinden seçtiğini ve çünkü eksik akıllı olarak
Reklam
Zerdüşt'ün öğretisi ne? Güneş ateşten doğar. Ateş büyük erenin kalbidir. Atomları temeldir. Sonsuz akımlarla dünyaya yaylır. Öyle ki noktaları gökte kesişir, ışığı üretirler! Yeryüzünde kesişirlerse altını üretirler! Işıkla altın birdir! Ateşin somut halidir. Görünenle dokunulabilenin farkı budur. Aynı maddenin sivi haliyle kat hali arasındaki farktır. Buhar buza dönüşür, hepsi bu. Bunların hiçbiri hayal değil. Doğanın genel kuralı böyle. Bilim, doğanın genel kuralının sırrını çözmek için ne yapmalı? Elimi kaplayan bu ışık, altın mı şimdi? Belirli bir yasaya göre genişlemiş haldeki aynı atomlar. Farkı bir yasaya göre onları sıkıştırmak yeterli! Nasıl yapmalı?Baziları güneş ışığını çalmayı düşündü. İbn Rüşd, evet İbn Rüşd. İbn Rüşt, Kurtuba'daki büyük camide Kuran'ın muhafaza edildiği bölümün soldaki ilk sütununun altına bir güneş ışığı saklamıştı. Fakat işe yarayıp yaramadığını anlamak için sekiz bin yıl beklememiz gerekiyor "Kör şeytan!" dedi Jehan istemsizce: "Bir metelik için uzun bir bekleme süresi!"
Sayfa 296Kitabı okudu
İbn-i Rüşt
Yumurta dıştan güçle kırılırsa yaşam son bulur ,içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar; zira sahih dönüşümler hep içten gelir.
Sayfa 319Kitabı okudu
Cehaletin yaygın olduğu toplumlarda din ticareti en karlı kazançtır. (İbn Rüşt)
Resim