İslam dünyasının büyük düşünürler ve bilim adamları yetiştirdiği ve bunlar arasında, Razi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşt, İbn Haldun, al Kindi vb... gibi nice örneklerin Batı dünyasını etkiledikleri doğru olmakla beraber, bu simalardan hiçbirisi Kur’an’ı kaynak edinip ilim yapmış değildir; çünkü, Kur’an ile gerçek anlamda ilim yapılamayacağını en iyi onlar bilmişlerdir. Bundan dolayıdır ki, Kur’an’a. bağlıymış gibi görünmekle beraber (çünkü, aksi takdirde dinsizlikle suçlanıp yok edilebilinirlerdi), gerçekte Kur’an’dan yararlanarak değil, Eski Yunan kaynaklarından feyz alarak ilim yapabilmişlerdir. Yaparken de çoğu kez, belli etmeden, Kur’an’a aykırı ve Kur’an verilerine ters düşer şekilde iş görmüşlerdir. Diğer yayımlarımızda (özellikle Aydın ve “Aydın” adlı kitabımızda) değindiğimiz gibi, eğer Kur’an’ı dışlamamış ve sadece Kur’an’a dayalı olarak ilim yapmaya kalkmış olsalardı, o ünlü yapıtlarından hiçbirini sergileyemezler, “müneccim başlılıktan” öteye geçemezlerdi. Nitekim, Farabi ve İbn Sina gibi nice ünlüler, Eski Yunan’ın fikir zirvelerini, örneğin, Aristo’yu yüzlerce kez okuduklarını söylemekle övünmüşlerdir. “Faylasuf al Arab” diye ün salan alKindi (ö. İS 819), Aristo’yu, başına taç yapmıştır.