Bu karanlıkta, bir kez görünenin bir daha unutulması mümkün değildir.
Duyuyorum bu sesleri, beni çağırıyorlar karanlığım beni esir aldığında. Görmedim hiçbirini ama insanca bir hayatta yanı başımda, bana kast etmeden yürüyorlar.
Reklam
Benim karanlığım seni boğar, diyorum sana, anlıyor musun? Süt kokan ağzınla ne kadar dayanabilirsin? Madem geldin dinleyeceksin. Karanlıksa karanlık. Madem kalmayacaksın bari bil. Belki bir gün dillendirirsin bizim gibilerin karanlığını. Belki bir filmde, belki bir tabloda ne bileyim Dostoyevski özentisi ucuz bir romanda rastlarım kendi hikâyeme.
Buradan kaçmak, kendinden, insanlığından, dünyadan kaçmak gibi bir şeydi. Kaçmak ama bilinmez bir yere, insan eli değmemiş ve onlardan sonra da değmeyecek bir yere. Şüphesiz ikisinin zihninde de kaçma fikri tekildi. Ama bir his içerdekinin/dışarıdakinin de bu düşünceyi bildiğini fısıldıyordu.
O günden beri işte yüreğim de azar azar kurudu. Yani yüreğimdeki sevgi kurudu, merhamet kurudu, acıma kurudu, Allah sevgisi kurudu, baba sevgisi kurudu. Senin anlayacağın iyi olan her şey kuruyup kaldı.
Hayatta bazı şeylerin öfkesini o şeyin kendisinden değil de imgesinden yani onu hatırlatan başka şeylerden çıkarırız çoğu zaman.
Reklam
Uzağı böyle zamanlarda duyuyordu. Uzağın böyle zamanlarda elle tutulur bir şey olduğunu hissediyordu.
Ama susmak öyle mi? Sen sustukça hikâyen büyüyor. Sen sustukça karşındakinin gücü düşüyor.
Burada olmasak, bu anda bu ilçede, bu karanlıkta her şey daha farklı olurdu. Olabilirdi demiyorum. İhtimal değil çünkü bu gerçek. Seni boğan şu karanlık arkan sıra gelmeyecek buna emin ol. Burada herkes kendi karanlığını büyütmekte. Kendi karanlığını yırtmak yerine kendi karanlığını deşiyor herkes. Her an her saat her gün karanlık büyüyor. Eller duada ama herkes günahkâr. Çünkü günah karanlıkta büyür.
Ben sandım ki seversem, daha çok seversen ve sevilirsem bu cansız yürek yeşerir, filiz verir gürbüzleşir
Reklam
Bir yanımız güllük gülistanlıkken diğer yanımızdan biz bile kaçıyoruz
200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
İlk 50 sayfa ile geri kalan 150 sayfa arasında dağlar kadar fark vardı. Giriş bence çok acemice yazılmıştı o yüzden kitap hep böyle mi gidecek acaba diye çok korktum. Fakat 50 sayfadan sonra gerek dilinin güzelleşmesi, gerek akıcılığı olayın bir anda içinde kendinizi bulmamız beni çok heyecanlandırdı. Kitap bana Nuri Bilge Ceylanın filmlerini anımsattı, güzel bir kitaptı. Bence 10 üzerinden 9 puanı hak ediyor. Bir puanı da girişini beğenmediğimden ve ilk 50 sayfanın çok basit şekilde acele yazılmış gibi hissettirdiğinden kırdım. Bence okunması gereken bir kitap mutlaka.
Kış Yanıkları
Kış Yanıklarıİbrahim Aslaner · Fabrik Kitap · 010 okunma
Karanlık senin değil herkesin. Tıpkı aydınlık gibi. Buradaki sorun bizim hangisini seçtiğimiz, karanlığı mı aydınlığı mı ?
Manzarayı değerli kılan hikayesi miydi, bir yabancının bugün ve yarın burada olacaklara ve olmuşlara ve olanlara şahitlik ediyor olması mı kalbini dört nala koşturuyordu...
Hem ne kadar çok anlam yüklüyorsunuz insanın yaşına ! Evet bedenlerimizi yıllar olgunlaştırır ama zihnimizi ve kalbimizi insanlar olgunlaştırır.