Tolstoy’un "İnsan Ne ile Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.” Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz… Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Sayfa 52 - Can yayınları
Ümmetçilikten aslını unutan bir milletiz. İbretlik bir olay
Sultan Abdülhamit zamanında, Avrupa'da bulunan bir Jön Türk'ün anısı çok ilginçtir. Bir grup Jön Türk bir kütüphanede sık sık buluşmaya, çalışmaya başlamışlar. Kütüphanenin Fransız amiri de meraklanmış kimdir bu grup, yanlarına yaklaşmış sormuş? "Siz nesiniz?" Jön Türkler şaşırmış, "Müslümanız" demişler. Fransız amir demiş ki: "O sizin dininiz. Milliyetiniz nedir?" Bu sefer Jön Türkler, "Biz Osmanlıyız" diye yanıt vermişler. Adam yavaş yavaş sinirlenmiş: “Bu da sizin tabiiyetiniz. Milliyetiniz nedir? Mesela şurada oturan adama sordum Ermeni’yim dedi. Yanındaki ise Rum’muş. Siz de Rum veya Ermeni olamazsınız ya?!” Anısını paylaşan Jön Türk, “İşte o gün Türk olduğum aklıma geldi” der.
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
Tolstoy’un “İnsan Ne İle Yaşar” adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar yürüyerek yada koşarak ulaştığın bütün yerler senindir fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. Seni başladığın yerde görmek istiyorum. Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”der. Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir arazi dikkatini çeker orayı da almak için koşmaya başlar. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Vakit epey geçmiş. Daha hızlı Koşar, koşar, ama artık kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz… Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Okunası güzel bir hikaye... Tolstoy’un "İnsan Ne ile Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip
Tarihten Gerçek ve İbretlik bir olay
1960 Mart'ında ağır hasta bir halde Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Urfa'ya gelir. Bu haberi alan İçişleri Bakanlığı, Bediüzzaman'ın derhâl Urfa'dan çıkarılması için emir gönderir. Halkın yoğun baskısı üzerine Urfa Valisi, İçişleri Bakanı Namık Gedik'e: "Efendim, Said Nursi çok hasta ve onu göndermek için müsait bir araba da yok. Hiçbir arabacıya onu götürtemeyiz" der. Namık Gedik: "Çöp arabasıyla da olsa göndereceksiniz" talimatını verir. Onun böyle söylediğini öğrenen Üstad Hazretleri: "O kendi kaderini kendi yazmış oldu." der. Bediüzzaman'ı Urfa'dan çıkaramazlar ama, Genelkurmay binasından kendini atarak intihar eden Namık Gedik'in cesedi çöp arabası ile taşınır. Adil-i Mutlak olan Allah (cc) karşısındaki akıbetlerini düşünerek insanlar ürpermelidirler
Tesettür Kadınların İmtihanıdır
Bazı hanım kardeşlerimiz "Ben örtünmek istiyorum, ama çevremdeki insanlardan çekiniyorum. Onlar benimle alay eder." diyor. Kıymetli kardeşim! Bu dünya bir imtihan dünyasıdır. Bazıları fakirlikle, bazıları zenginlikle, bazıları sıhhatle, bazıları da hastalıkla imtihan edilir. İşte, başı açık hanım kardeşlerimizin de bu zamandaki en büyük
Reklam
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.