Kadınlar Ülkesi bana göre devrimsel bir şaheserdir. Nedenine gelecek olursam, 21. yüzyılda dahi ‘’feminizm’’ kelimesinin çoğu odalarda ‘’soğuk rüzgârlar’’ estirdiği reddedilemeyecek bir gerçektir. Buna rağmen, 100 yıl öncesinin toplumu göze
Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ilk incelemem olacak. Bilimkurgu’nun ilk örneklerinden olan Mary Shelley‘nin Frankenstein’ı ile inceleme yolculuğumuza başlıyoruz. #28996895
Bu kitabı okumadan önce, Netflix üzerinden yayınlanan The Frankenstein Chronicles dizisini izlemenizi tavsiye ediyorum. Dizide Londra’nın o
“Eğer 3,6 ve 9 sayılarının ihtişamını ve önemini bilseydiniz, Evren’in kapılarını açacak bir anahtarınız olurdu.” diyen Nikola Tesla, bir binaya girmeden önce o binanın etrafını tam 3 kez turlardı. Ya da otellerde yalnızca 3’e bölünen numaralı odalarda kalmayı tercih ederdi.Dahası, Nikola Tesla gezegenimizin boğum noktalarını da hesaplamış ve bu noktaların çoğunun 3, 6 ve 9 sayılarıyla derin bağlantılı olduğunu fark etmiştir. Tesla 3, 6 ve 9 sayılarına takıntılı bir insandı ancak ona göre bu sayılar yalnızca kendisi için değil, herkes için büyük bir önem taşımaktaydı. Tesla bu konuyu bir icat olarak değil bir keşif olarak görmekteydi. Ona göre, gerçekten de, 3, 6 ve 9 sayılarında, saklı olan evrenin numaralojik düzenini ilk fark eden kişi kendisiydi ancak bunu icat etmemişti, sadece “keşfetmişti”.
Aslında belki de bizim sandığımız gibi yiyecek üretimi bir keşif ya da bir icat değildi. Hatta çoğu durumda çiftçilik ile avcılık ve yiyecek toplayıcılığı arasında bilinçli bir seçim bile söz konusu değildi. Özellikle yerkürenin hangi bölgesinde olursa olsun yiyecek üretimine başlayan ilk insanlar bilinçli bir seçim yapmış ya da çiftçi olmayı aklına koymuş olamazlar çünkü daha önce çiftçilik diye bir şey görmemişlerdi ve çiftçiliğin nasıl bir şey olduğunu bilmelerine olanak yoktu, ileride göreceğimiz gibi yiyecek üretimi, bu işin sonuçlarının neler olabileceği bilinmeden verilmiş kararların yan ürünü olarak kendiliğinden gelişti.
Rousseau'yu oldum olası sevmişimdir. Kendisi bir filozof olmaktan çok adeta hikaye anlatıcısı gibidir. Herhangi bir filozofun eseri düşünüldüğünde ilk akla gelenlerden biri metnin aşırı yoğunluğu ve ağırlığıdır. Rousseau'da bu durum farklı. Kendisi çok samimi bir dille ifade ettiği düşüncelerini adeta bir keşif süreciymiş gibi anlatır. Okurunu
Çeşitli ülkelerin yazarları tarafından yazılmış bilimkurgu öykülerinden Leonid Fomin tarafından derlenen bu seçkinin asıl hitap ettiği kitle genç okurlar olsa da, sadece yarının büyükleri için değil, aynı zamanda bugünün büyükleri için de öğretici, yarınlara bakış açısını genişletici, insan sevgisini dünya ötesindeki diğer gezegenlerin garip
"Siz yüz yıllık bir çürümenin sonucusunuz. Bir ülke nasıl batar? Yalnızca savaşlarda yenilmekle değil, elindeki toprakları başkalarına kaptırmakla da değil... Ruhça çökerek, yaşamaktan koparak batar. Enver Paşa bir gün kaçıp gitti. Ne düşünüyordu o sırada biliyor musun? 'Bu sefer yenildim. İnsanın hayatında yenmek de, yenilmek de vardır',
Üst üste pek çok gelen kırgınlıklar, kendine elem icat etmekte pek ince eleyip sık dokuyan, en farkına varılması güç muameleleri bile keşif ve tahlilde pek vesveseli olduğundan, şimdiye kadarki aşklarından tedavisi mümkün olmayan yaralar almıştı.
Sayfa 95 - 96 - Can Yayınları - VervenKitabı okudu
Normalde kitap yazılırken karakter, yazar tarafından belirlenir ve olay örgüsü onun etrafında döner. Fakat elinize alacağınız bu kitabın karakteri, kendi hayatını yazarın eser haline getirmesi için onun karşısına çıkıyor bir imza gününde. Murat Menteş başta reddediyor Göksenin Yıldırım'ı nam-ı diğer Göko'yu. Sonra anlattıkları merak
Her şey insanın kim olduğu ve neyi niçin yaptığının bilinmesinin çabasıyla başlıyor. Bazı davranışların sebebi nedir? Duygu nedir? Düşünce nedir? Neden rüya görürsün, neden üzülürsün… Vesaire
İnsanlar, binyıllardır envai çeşit buluş, icat, keşif yaptı. Ay’a çıktı, kainata merak saldı, maddeyi inceledi. Hepsi üzerine de bir kuram, fikir ortaya
Daniel Defoe'nun klasik eseri "Robinson Crusoe", 18. yüzyılın başlarında yazılmış olmasına rağmen, zaman içinde insanın doğaya karşı mücadelesi ve yalnızlık temasıyla hala güncelliğini koruyan bir başyapıttır. Roman, baş karakter Robinson Crusoe'nun tropik bir adada mahsur kalmasını ve burada geçirdiği yılları konu alırken,
Keşif
1492’de ora doğumlular yerli olduklarını keşfettiler,
Amerika kıtasında yaşadıklarını keşfettiler,
çıplak olduklarını keşfettiler,
günahın varlığını keşfettiler,
başka dünyadan bir kralla bir kraliçeye ve başka gökyüzünden bir Tanrı’ya boyun eğmeleri gerektiğini
ve o Tanrı’nın suç ve giysiyi icat etmiş olduğunu
ve her kim ki güneşe, aya, toprağa ve onu ıslatan yağmura taparsa canlı canlı yakılmasını emretmiş olduğunu keşfettiler.