Asırların birikimi, insanları teknolojinin en üst kademelerine ulaştırmış, zekalarını geliştirmişti ama aynı iinsanların iç dünyaları, davranış biçimleri, iki ayaklarının üüstüne dikildiiler dikileli sanki hiç gelişmemişti..
1976’da Londra’da yapılan ve büyük övgülere layık görülen İslâm Dünyası Festivali’nin organizatörü Paul Kehler, yerinde bir noktaya şöyle işaret etmiştir:23
“Doğal bir öze sahip oluşundan dolayı İslâm medeniyetinin geleneksel ve yaşayan gücü, gezegenimizin geleceğinde başka hiçbir medeniyetin oynamayacağı bir role sahiptir. İslâm dünyası ile
Sıkıntılarımızın kökeninde ne var? Çağdaş insanlığın sıkıntılarının kökeninde neler var? Bir yanımızın sürekli kuruduğunu duyumsuyor muyuz? Tonlarca çimento dökülüyor çağdaş insanın kalbine: kalbimizin üzerine + oluşan paslı bir külçe = bunun üzerinde şimdi çağdaş insan, bir hınç gibi + düşsüz bir 'toplam'. O, İçdünya Uzmanı, kırıyordu durmadan içimizdeki BETON KALIPLARINI + "bak" derdi, "iyice bak: kat kat bu tabakaları insanın": eklerdi: "doğrulabilir mi insan, içindeki bu beton tabakalarıyla?".
"Vücut her ne kadar senin gibi görünse de sana ait değildir. Sen vücudun konağısın. Unutma içdünya olan ruh bir forma ve şekle ihtiyaç duyduğu için sen bu konağı seçtin. "