-Beni niye bırakıp gittin Müzeyyen? - Elimde değildi,kendime engel olamadım. Ona aşıktım. Seni üzmek istemezdim ama kendimden de vazgeçemedim. - Değdi mi peki? - Mesele bu değil ki, yaşamam gerekiyordu yaşadım. Ama biliyorsun işte bitiyor en nihayetinde her şey gibi. - Çay için teşekkürler. - Gitme! Lütfen! Diyelim ki gitmedin. Seninle
BİZ NE ZAMAN MI KAYBETTİK ? "Bandıra bandıra ye beni hiç doyamazsın tadıma" adlı rezil şarkıyı normal görünce başladık kaybetmeye... "Karabiberim vur kadehlere, hadi içelim, içelim her gece" rezaletiyle neşelenince, "Hani o muallayı sandala atıp..." diye o ahlaksız nakaratları mırıldanınca, "tanrı unutmuş
Reklam
Sigara
Sigara bir fare zehirdir. Aynı zamanda birçok benzeri kimyasalları da içerisinde barındırır. Ben dahil birçok insanın bunu içiyor olması, marketlerde satılıyor olması, ona atfedilen olumlu sıfatların var olması onun sadece bir fare zehri olduğu gerçeğini, beynin de bu fare zehrinin arasından bağımlılık yapıcı nikotini almaya devam etmek için bizi bu zehre mecbur bıraktığı gerçeğini değiştirmiyor... içelim, çok içelim, her yerde her zaman içelim, fakat bu içtiğimiz şeyin bir fare zehri olduğu gerçeği değişmiyor... Fare zehri içmeye devam edelim, ona fare zehri demediğimizde, sigara diye adlandırdığımızda daha azına maruz kalmadık. Aynısına maruz kaldık. Fakat 1 tane gerçek varsa, o da sigara diyerek normalleştirip markette satıp / marketten aldığımız şeyin bir fare zehri olduğu... içmeye devam, fare zehri bizim dostumuzdur :)
Yüreğinin yelleri her zaman gündoğusubda esmiş Onat Kutlar'a
pkk'nin bombalı saldırısı sonucunda öldürülen, oysaki yüreğinin yelleri her zaman gündoğusundan esmiş olan onat kutlar'ın yaşarken yayımlanan son yapıtı "bahar isyancıdır"ın "doğu v" adlı son öyküsünün giriş bölümü (de yayınevi, 1986; s. 76) : //içkinin yasak olduğu iran'da, insanların kendi şaraplarını gizlice kendilerinin yaptığını ve buna o eşsiz halk bilgeliğiyle, mollaların devrim sloganlarından birinin adını vererek "tevlitten masrafa", yani "üreticiden tüketiciye" dediklerini sen anlatmıştın bana. şarabın nasıl yapıldığını da. şimdi balkonda, üstü taze asma yapraklarıyla örtülü bir sepette pırıl pırıl üzümler seni bekliyor. altın renginde bir şarap yapalım diye. geleceğin şarabını. nevruza kadar bırakalım mayalansın. adonis günlerinde, yani ölümsüz gençlik olan baharda, kurban edilmiş bir gençlik için kaldıralım güneş dolu kadehlerimizi. yeni bir düş için içelim. iyice sarhoş oluncaya kadar, başkaldırıncaya kadar yeniden yazgıya. tarihi düzeltmek elimizde değil. ama hiç olmazsa geleceğin de kurban edilmesine razı olmayalım. ne dersin?//
Birsen

Birsen

@YercekimliUvercinka
·
03 Nisan 12:24
Gücünü Yitiren Edebiyat
içimi sızlatan bir coşkuyla okudum, onat kutlar'ın bu eşsiz yapıtını. çok şey yazmak isterdim.. boğazımda düğümlendi tüm sözcükler... fethi naci'nin arka kapaktaki yazısını aynen alıntılıyorum: "onat kutlar, 'meali anlayan neslin' belki de son temsilcisi. bahar isyancıdır'ın bütününde, yahya kemal gibi söyleyeyim, 'acıların tadı'nı bulacaksınız. onat'ın bu kadar duyarlı olduğunu bilmezdim bu yazıları topluca okumadan; 'öfkeyi kahkahayla saklayan' diyor bir yazısında. onat da duyarlığını kahkahayla, esprilerle saklayanlardan; bunca yıllık arkadaşım, ancak bahar isyancıdır'la tanıyabildim onat'ı: yazar olarak öteden beri severim, ancak insan olarak şimdi daha çok seviyorum. çok az kitap bende yazarına böyle bir yakınlaşma sağlamıştır... bahar isyancıdır için 'deneme' demişler kitabın ikinci sayfasında; bence çoğu 'hikaye' o yazıların. denemede bir genelleme vardır, soyut bir anlatım varıdr; oysa kutlar'ın anlatımı 'somut' bir anlatım... en yoğun duyguları böylesine yalın anlatabilen onat kutlar'ın kitabını bugüne kadar okumadınızsa okuyun, coşkuma siz de katılacaksınız, biliyorum. güzel kitaplar okumak hep sevindirmiştir beni. yaşa be onat!"
Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde, yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu. Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime anne dedim, hadi çay koy da içelim...” Ali Lidar böyle ifade etmiş, kaybettiği aşkı, kendince. Cahit Zarifoğlu ise bence bu durumu şöyle tanımlıyor; “Koskoca şehrin hiç gelmediğin sokaklarında bile seni görme umuduyla etrafa bakmanın nasıl hissettirdiğini bilmiyorsun...” diyor. İnsan yaşayabilecekken yaşayamadıklarına üzülüyor aslında. Belki de insanı, bizleri bu hayatta en çok yaralayan şey de bu... Yaşayabilecekken, yaşayamadıklarımız. Gerçekleştiremediğimiz hayallerimiz. Bir de o hayaller avucunuzun içinden kaçıp gitmişse. Hasılı; en kötü gün aslında birisini kaybettiğiniz gün değildir, ondan sonraki günlerdir. Herhangi bir şehirde, herhangi bir zaman diliminde, herhangi bir insanı özlüyorsanız söyleyecek bir şey yok. Allah kavuştursun.
O zaman bir çay içelim Çaylarımız açık Muhabbetimiz demli olsun Çaylar benden Manzara senden olsun Çay bahaneydi Ben manzara seviyorum -cemal süreyya-
Reklam
Çalışmaya dönün diye seslendi ustabaşı. Tanrıların çağrısını duymuş gibi irkildik hep birlikte ve beş saat boyunca ara vermeden çalışmak için yeniden sorumlusu bulunduğumuz makinelerin başına geçtik. nefes kesici derecede güzel bir hatunu düşünerek çalışmayı alışkanlık haline getirmiştim. Böylece mesai denilen ve birbiri ardına sıkıcı saatler
-Beni niye bırakıp gittin Müzeyyen? -Elimde değildi, kendime engel olamadım. Ona aşıktım. Seni üzmek istemezdim ama kendimden de vazgeçemedim. -Değdi mi peki? -Mesele bu değil ki, yaşamam gerekiyordu yaşadım. Ama biliyorsun işte bitiyor en nihayetinde her şey gibi. -Çay için teşekkürler. -Gitme! Lütfen! Diyelim ki gitmedin. Seninle beraber
Beni niye bırakıp gittin Müzeyyen? - Elimde değildi, kendime engel olamadım. Ona aşıktım. Seni üzmek istemezdim ama kendimden de vazgeçemedim. - Değdi mi peki? - Mesele bu değil ki, yaşamam gerekiyordu yaşadım. Ama biliyorsun işte bitiyor en nihayetinde her şey gibi. - Çay için teşekkürler. - Gitme! Lütfen! Diyelim ki gitmedin. Seninle
372 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.