Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Ne yazık ben! Felsefe, Hukuk ve tıp, Dahası, çok yazık tanrıbilim Bile okudum, tüm gücüm yettiğince. Buna karşın, yine ben, düşkün bir dangalak! Eskiden neysem oyum yine;” (…) “Görüyorum, buna karşın, bir nesne bilmediğimizi! İşte budur benim de yüreğimi yakan. Daha becerikliyim tüm yaygaracılardan, Doktorlardan, öğretmenlerden,
Sayfa 30 - Sosyal yayınlar, FaustKitabı okuyacak
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
“Ben açık yerde uyurum,” dedim. “Gök bile basıyor. İçerde boğulurum.” “Aşık mısın sen yoksa?” dedi. “Yok deve,” dedim. Niye dediysem.
Sayfa 39 - ketebe yayınları
“1848 Çalışma Hakkı’nın Çürütülmesi.”
“Bir varmış bir yokmuş” diye başlarsak söze, sanmayın ki bir masal anlatacağız size; ama bir kıssadan hisse… Zamanın behrinde ülkenin birinde bir kral varmış, tembel mi tembel (tembel olmayanı var mı ki!) imiş bu kral. Günün birinde yaptırmış koskocaman bir saray (olur iş değil, çalışanlar da varmış demek o zaman!) ve tebaasına haber salmış dört koldan: “Duyduk duymadık demeyin! Tüm tembeller gelip yaşayabilir bu yeni sarayda. Bir elleri yağda, diğeri balda olacak. Tembellerin şahı padişahımızın lütfudur, duyulmuş ola! Padişahım çok yaşa!” Çok geçmeden, bilmem kaç günlük yoldan hiç üşenmeden çıkıp gelen “tembeller”le dolup taşmış koca saray. Hangi hazine dayanır bunca yüke? Batıp gitmiş haliyle, yol açtığı enflasyonist etkiler de caba. Masal bu ya, zavallı kral bile borç bulmak için kapı kapı dolaşmaya, hatta çalışmaya başlamış. Bakmış olacağı yok, anlamak için gerçek tembelleri, kundaklayıp vermiş ateşi dört bir yandan o güzelim saraya (kendisi değil tabii, onca adamı ne diye besler yıllar boyunca!). Tembeller düşmüş can derdine, patlamış mı sana korkunç bir hengâme! Canhıraş çığlıklar, müthiş bir kargaşa, kaçan kaçana! Çabucak boşalmış o koca saray. Yok yok, öyle tamamen değil… İki tip kalmış içerde, ellerinde de birer cıgara. Biri diğerine, “Git şurdan bir ateş al da, tellendirelim bir cıgara” demiş; öbürü de “Bekle yahu, yedi aylık mısın nesin, ateş gelir birazdan buraya!” Ne mi olmuş daha sonra? O kadar da tembel olmayın canım, çalıştırın nöronları, siz getirin arkasını da…
Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tek Gül
Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e 1953 Kasım'ında taşındı. Latife, Ayaspaşa'daki eve ziyaretine gelen Jale Tulga'nın Ankara'ya gideceğini öğrendi. Ondan bir ricada bulundu. "Kim bilir ne kadar değişti koca Ankara? O şehri öyle merak ediyorum ki. Demek bana bir istediğin var mı diyorsun? Pekala işte sana bir sır, daha doğrusu bir emanet...
Sayfa 426 - Doğan KitapKitabı okudu
“gök bile basıyor. içerde boğulurum.” “âşık mısın sen yoksa?” dedi. “yok deve,” dedim. niye dediysem.
Sayfa 39 - 1. baskı ekim 2022 istanbulKitabı okudu
Karısı “ Kapamayacak mısın şu kapıyı ? dedi. Soğuk rüzgar içerde esiyor, üşüyorum.” Oduncu da “Yüreklerin katı olduğu evde zaten soğuk rüzgârlar esmez mi ?” diye sordu.
Sayfa 154 - Yuva YayınlarıKitabı okudu
İnatçılıkta Siddharta gibi ol Hahahaha
Odaya varıp küçük pencereden içeri baktı, Siddhartha, kollarını kavuşturmuş, olduğu yerde duruyor, çıplak baldırlarında ay ışığı yansıyordu. Yüreğinde endişe, Brahman baba dönüp yatağına geldi. Bir saat geçti, yine kalkıp geldi, iki saat sonra yine kalkıp geldi, küçük pencereden baktı içeri, Sidd- hartha’nın ayakta öylece durduğunu gördü ay ışığında, yıldızların ışığında, karanlıkta. Ve birer saat aralarla çıkıp geldi sürekli; suskun, odadan içeri baktı, yerinden kımıldamadan içerde durduğunu gördü Siddhartha’nın, yüreğine öfke, yüreğine huzursuzluk doldu, yüreğine duraksama, yüreğine acı doldu. Ve gecenin gün ağarmadan önceki son saatiydi ki, çıkıp yeniden geldi ve odaya girdi, Siddhartha’yı ayakta dururken buldu; oğlu büyümüş göründü gözüne, sanki yabancılaşmış göründü. “Siddhartha,” dedi, “niçin bekliyorsun?” “Niçin olduğunu biliyorsun.” “Hep böyle durup bekleyecek misin, sabah olana kadar, öğle olana kadar, akşam olana kadar?” “Hep böyle durup bekleyeceğim.” “Yorulacaksın, Siddhartha.” “Yorulacağım.” “Uyuyakalacaksın, Siddhartha.” “Uyumayacağım.” “Öleceksin, Siddhartha.” “Öleceğim.”
65 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.