Sanki bir yerde kendimi evimdeymiş gibi güvende hissetmem için yabanıllığın saldığı korkuya ihtiyaç duyarım. "İçeri"nin değerini gerçek anlamda vermek için bir "dışarı" olmalıdır.
Birisi, bir dostunun, sevgilisinin kapısına gelip kapıyı çaldı. Sevgili dostu, "Kapıyı çalan kim?" deyince, "Benim!" diye cevap verdi. Dostu, "Git, şimdi zamanı değil. Böyle bir sofra, ham kişinin makamı olamaz. Hamı, ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir, nifaktan ne kurtarabilir?" dedi. Adamcağız gitti, tam bir yıl dostunun ayrılığıyla yanıp, yakıldı. Yanıp pişerek tekrar döndü, geldi. Sevgilinin evinin etrafında dolaşmaya başladı. Kapıya varıp ağzından edepten dışarı bir söz çıkmasın diye yüzlerce korkuyla ve çekinerek halkayı çaldı. Sevgilisi, "Kim o?" deyince, "Sensin, a gönlümü alan dost" diye cevap verdi. Dostu, "Mademki bensin, ey ben, gel, içeri gir! Ev dar, iki kişi sığmıyor zira."
İnsanın kendisine seslenmesi, içeriden dışarı ve dışarıdan içeri sarmallarla kendini sarardı ve bazen insan, kendine pek merhamet etmediği zamanlarda, kendi sesiyle boğazın nefes alamayana kadar sıkabilirdi.
"Artık bana aitsin sen. Benim kafesimdesin,dışarı çıkamazsın. Başkası da içeri giremez ama ellerim arasında çırpınarak öldüğünü de izlemeyeceğim"
Fetih Yargıcı...uğruma çabalıyordu.