Utkumda kaliyor onunla anilastirdiğim her sıradan an.
oyle uzak hissediliyor ki sensiz dun, oyle ulasilmaz ki senli yarinlar....
Bogazda dugumleniyor gozlerimin sensiz kalinca doldugu anlar, cok sevdigin sokak kedileri gibi savruluyorum tozlu kalmis duvar diplerinde... yazamiyorum sensiz kaldikca mutlu zamanlari, tadamiyorum sen yokken limonlu dondurmanin eksiligini...
Unuttugumu hatirlayamiyorum, sensizlikte ne yapardim ben, bir hicmisim sen karsima cikmadan once.
Hayat kendi mecburiyetinde akarken bir an oluyor, kafamin icinde ani bir duraksama yasiyorum, yuzume sevimli ama dısaridan gorundugunce aptal bir gulumseme geliyor,seni hatirliyorum :) gunun dokuzu,biri,besi,yedisi...
Derin bir offf cekiyorsun, bazen asikar bazense icten... sanki nefes alabilmek icin kokun gerekiyormus gibi hissediyorum.
İcim titriyor, ellerim terliyor, yuzumu ates basiyor.
Vallahi ben hayatimda o andan baska bagira bagira "keske, keske" diye ic gecirmedim gelmis-gecmis safsata ozlemlerimde.
Kokunu icime cekememisligimin, ipegin kiskandigi saclarina dokunamamisligimin, cakir gozlerinde kaybolamamisligimin kalemi kirilmis hukmunu tasiyorum kalbimde...Burnumun diregi aciyor ozleminden, kaliyorum oyle.
Caresizligimin bir baska kelimeyle dile getirilisi aslinda bu...fotografina bakarsin, arar konusursun ama sonra... ya kokusu dersin.
Bugun ise; senli dunler bogazimda bir bicak kesisi...bugun hiclikle sana olan ozlemim arasinda kalp agrisina muptela edilmisim...
youtube.com/watch?v=x7tFD0H...
Nasıl tarif ederim bilmiyorum. Deli gibi özledim mi denir ? Yoksa özlemimden deliriyorum galiba mı… Tek bildiğim artık dağıtıyor beni sevgim de özlemim de. Bi yanım kaç diyor bi yanım git diyor bi yanım ara özledim de bi yanım uyumuştur mesaj at. Sonra oturuyorum bi köşeye öylece kalıyorum yalnız başıma. Üstelik hiçbirşey yapamadan. Öylesine bomboş. Öylesine haksızlığa uğramış, uçurtmasının ipi kopmuş bi çocuk gibiyim. Sadece izleyebiliyorum. Koşsam boyum yetişmiyor uçurtmanın ipini tutmaya. Arkasından baksam içim acıyor. Birine söylesem uçurtmamın ipi koptu diye bırak boşver yenisini alırız gibi bomboş anlamsız saçma sapan teselliler. Yenisi eskisi vs değil mesela anlamıyorlar. Mesele sensin görmüyorlar. Bi sigaram anlıyor beni. Ara sıra rakım ve karşımda senin vesikalığın. Ama yetmiyor artık, ne duruluyor ne dayanılıyor ne kaçılıyor ne uzaklaşılıyor. Dümdüz hiçbirşey ilaç olmuyor sensizliğe. Aklımı kaçırıyorum diye korkuyorum bazen. Dur diyorum yapma oğlum. Delirme kaybetme kendini dur. Ya olacaksa da zamanı varsa, ya bi ihtimal varsa da sen delirerek onu da yok edersen diyorum. Dur emre diyorum dur. Kaybetme kendini. Kendini kaybedersen içindeki kocaman onu da kaybedersin dur. Ama inan durdurulacak gibi değil. Gerçekten değil. Dayanamıyorum…
Şimdi arasam ne derim bilmiyorum, ne dersin, ne kadar susarız?
Şimdi arasam seni, arayabilsem..
Bildiğim tüm dillerde “dön” desem sana, diyebilsem..
Bu kadar insan olmasam ben,
Bu kadar insan olmasan sen,
Böyle gururlu, böyle afsız.
Vicdanım acıyor,
Sarılsan geçecek,
Gelsem şimdi sana,
Öyle aniden,
Bağırsam biraz gözlerinin içine baka baka, seni
"Yüzünde çiçek açtırmadığınız insanların en son mezarında da çiçek açtırmayın."
Ben bunu yaşadım ve çokta sinir oldum. Yaşarken -kim olursa olsun- acısı ve yarası olduğunuz insanların mezarında size gözyaşı dökmek bile hak değil ki daha mezarına çiçek koymak? Hayırdır öldürdüğünüz mutluluklarını bir çiçekle mi kapatmaya çalışıyorsunuz?
Fakat hiçbirinde kendime sığınak
Bulamıyorum; ne kadar haz görsem çevremde,
O kadar acıyor içim, karşıtlar nefretle çarpışır gibi.
İyi olan ne varsa zehre dönüyor benim için
" Seni görmezsem ruhuma bıçaklar saplanıyor, kalbim acıyor. Bana öyle şeyler hissettiriyorsun ki senden önce hiç yaşamamıştım gibi geliyor. Bana gülümsediğinde içim ısınıyor.
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN
Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı.
– Üşüdün, dedim.
Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım.
– Neden böyle oldun, dedim.
Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
SAAT AKŞAM / ENGİN TURGUT
Beni burada bul diye geldim
Her yerim üşüyor, işte geldim
İçim acıyor kimse anlamaz
Sözcüklerle geldim saat akşam.
Akşama karıştım, geldim
Her şeyim uçuyordu, geldim
Silkeledim gözlerimi, kimse yok
Sarılmalara geldim, saat akşam.
Seni sana getirdim geldim
Eski şarabım, ahşap evimle geldim
Kaç yıllıktı yüreğim, sana geldim
Külleriyle geldim, saat akşam.
Kendi sesimle geldim sana
Ötüyordu geçmişin kuşları
Durmuyordu yüzümde sisli rengin
Ömrümü içip geldim, saat akşam.
1987