Furuğ... öyle kelimelerle anlatılmaz, bir kere şiirlerinde kaybolsanız çıkamazsınız içinden, bazen oturur saatlerce okursunuz, bazen öyle bir sarsar ki yüreğinizi, kaçarsınız şiirlerinden Furuğ’un.
Furuğ’u farklı kılan, kaleminin sınır ve çizgi tanımaması. Önce aşkına “Esir” düşen sonra “Duvar”larını yıkıp yükselen ve “İsyan” eden, sonra “Yeniden
(Temmet)
/Duyguların Bulağı Turfa Suları Dudağı Çatlamış Yolcu
I.
Garip çok garip bir mevsimde
Ne yolda durak ne bir konak yolda
Han desen çok uzak kalır soruda
Düşmek bulmak bilinç bir linç içinde
Çünkü bil inçleriyle övünenden kaçan
Kaçtıkça sinirlere felç yağdıran dili dumura
Umuru umudu mahalle yangınına uğratan
Ben ne desem aklına ne
Efsaneler dökülüyor toprağa bir doğuşu andıran
Ama içim sonu gelmeyen yenilgilere teslim
Geçmişe hasrettir çektiğim, bu yangın ikliminde
Ve sancılarla çevrilidir karanlıklardan uyanmak
Yılgın bir edayla hızlanır zaman, bana yetişmek için
Hatıralar bile unutur beni çaresiz bir telaşla
Rüzgârlar taşırken yitik sabahlardan seslenişimi
Durgun ruhuma ayrılık hüznü siner
Duvarlar suskunluğumu gizler en diri renkleriyle
Ve pencereler aydınlıkla doldurur en derin yaralarımı
Bense reddettim güzelliğe dair fırsatları
Hiç söylenmemiş şüpheleri haykırdım dağlara
Kaçınılmaz hatalarla ziyandayken mevsimler
Kuşlar bile güler avuçlarımdaki tasalara
Seyre dalar gözlerim olmazların yurdundaki mucizeleri
D.K.
Düğümlenmiş boğazımdan şimdi yüzlerce gemi geçer.
Kalemi alıp 'Hiç'imi kağıda dökmek istedikçe, kader çizer ve beklemeden ansızın siler.
Yeni başlıyorum, hele gitme bir dur!
İçim 'his' ağrısı, dışım gittiğin o her şehir.
Gönlümün altını kazıyor korkunç, bir o kadar sağanak yağmurlar, kısa bir film oluyor her köşe başında yıldırım misali yoluma çıkıyor gözbebeklerin.
Sevgimi taklit ediyor çocuklar, cesaretimi takdir.
Bir kimliğe bürünüyor Kasım, bir yılgın boşluğa dökülüyor Eylül.
Bırakalım yağsın yağmur, boşaltsın yokluğunu, sen gel buraya...
Çünkü, ben tek atımlık kurşun gibi menzildeyim ve bu ayrılık çok çirkin.