hiçbir şeye dolu dolu sevinemiyorum, boş bakışlarla mutlu oluyorum. kalbim atmıyor, heyecanlanmıyorum, midemde o bekleyiş kıpırtısı yok.
ben biraz azalmışım, hislerim körelmiş.
sanki hiçbir yaradılan mutlu edemezmiş gibi bir his var içimde.
ben niye böyle oldum. benim kalbimden çok şeyi almışlar. kendimi zor idare edebiliyorum. başımı yastığa koyunca düşünmüyorum, azalıyor içimdeki heves.
"Biricik sevgilim, bu benim vasiyetimdir. Başka maddi var-
lıklar için yapılıyor da, neden kalbin hazineleri için de vasiyet
hazırlanmasın? Aşkım benim bütün varlığım değil mi? Burada
sadece aşkımla ilgitenrnek istiyorum: O senin Clemence'ının
yegane hazinesi oldu, ölürken de sana bırakacağı tek şey. Jules,
hala seviliyorum, mutlu
O gece, dünyayı bir kavanoz reçelinde mideme götürmüştüm. Hak ettiğimi düşündüğüm bir açlığın kırılma noktası gibi. İçimdeki karanlığın coşkusunu besliyormuş gibi bir his. Evet böylece anladım ki o sonsuz siyah arzular, savaşmak için sudan mazeretlere dönüşebilirdi insanlar için...
Burçin Giza
‘’Uçan Tabut’’ kitabını ilk kez Ayşe Arman’ın röportajında duydum. Açıkçası kitap hakkında ‘’son zamanlarda okuduğum açık ara en sıkı kitap’’ yorumunu duyunca elbette içimi karşı konulamaz bir okuma merakı sardı. Okumayı seviyorsanız ve yeni şeyler keşfetmeye de bayılıyorsanız içimdeki iştahı çok iyi anlayacaksınız. Genelde eğer almak istediğim
Her şeyin başlangıcı o... Sonra içimdeki bu melun şeytan... Her şeyi imkânsızlığı nispetinde bana cazip gösteren, beni olmayacak şeylerin hasretiyle kavuran bu korkunç his...