·
Puan vermedi
Ahh... Gidenler... Gönderilenler...Gelenler... İstenmeyenler...Her yerde "öteki" olanlar... Hiçbir yere sığmayanlar...Hepsi adına,kalbi burada atanlar adına kocaman bir çığlık yükseliyor ta icimden,kimsenin duymadığı... . Romanı çok sevdim Akıcı, keyifli, o kadar doğal ki herkes kahramanları ailesinden birine benzetebilir. . İstanbullu Rum bir ailenin üç kuşak hikayesi desem yanlış olmaz sanırım. Hatta yazarın kendi hikayesi İstanbul'dan Atina'ya, 1936 ve 1964 yıllarında göçen, başta sevdiklerinin mezarları olmak üzere birçok kıymetli varlığını burada bırakanların hikayesi... . Ailenin en büyüğü adonis tüm aileyi bir araya getirecek bir "aile mezarı" almak ister. Tabii parasını kimin ödeyeceği sorunuyla aileye giren mezar ! gömülme sırasına kadar sürekli sorun yaratan adeta bağımsız bir karakter olur romanda. Kimi zaman birleştiren ama en büyük kavgaları çıkaran, aile sırlarının dökülmesine sebep olan... Sırlar! Sırsız aile olur mu hiç? . Kitabın en sevdiğim yanı böyle ağır, siyasi bir konuyu taraf olmaya zorlamadan, mizahı da elden bırakmadan, propagandadan uzak, canlı bir şekilde anlatmasıydı. . Yazarın kendisini de tanıdığım için mutluyum 🩷
Aile Mezarı
Aile MezarıHerkül Millas · Doğan Kitap · 202048 okunma
Birbirini tanımayan, Türk, Ermeni ve Yahudi üç kadının başına gelenler, dünyaya, insanlığa dair bütün umutlarımı yıkmış, neredeyse içimden yaşama isteğimi çekip almıştı.
Reklam
HELALLİK İSTEYENİN TÜRKÜSÜ;
"Ruhum arşıâlâya yükselip dünyayı bir yutkunma gibi arkamda bıraktığımda, anımsamanın o soğuk teneşir taşına yatırıldığımda, çenem bağlanıp sonsuza kadar suskunluğa emanet edildiğimde, önümde el pençe divan durulup helallik istendiğinde, kazma kürek sesleri hızla o kara toprağa değdiğinde, taşlarım oradan oraya yuvarlandığında, eski bir
HELALLİK İSTEYENİN TÜRKÜSÜ;
"Ruhum arşıâlâya yükselip dünyayı bir yutkunma gibi arkam- da bıraktığımda, anımsamanın o soğuk teneşir taşına yatırıldı- ğımda, çenem bağlanıp sonsuza kadar suskunluğa emanet edil- diğimde, önümde el pençe divan durulup helallik istendiğinde, kazma kürek sesleri hızla o kara toprağa değdiğinde, taşlarım oradan oraya yuvarlandığında, eski bir
720 syf.
9/10 puan verdi
·
15 saatte okudu
On Üç’ü Bağlamak kitabının yorumu ile geldim.Konusu kısaca,Shannon küçüklüğünden beri sürekli zorbalığa maruz kalan bir genç kız.Son okulunda artık zorbalar sınırı iyice aşınca annesi onu özel bir kolej olan Tommen Koleji’ne gönderiyor.Burada okulun ilk günü Ragbi sahasına girip yanlışlıkla kafasına top attığı Johnny ile tanışıp,hayatında yaşamadığı duygular yaşamaya başlıyor. Spoiler! Kitaba uzun olmasından sebep biraz önyargılıydım. Uzatılmış yerler vardı evet ama ben inanılmaz sevdim.Sanki bu kadar uzun ve detaylı iç sesler olmasa ya da diyaloglar kitabı bu kadar sevemezmişim gibi geldi.En son Sevgili Venom’u okurken böyle hissetmiştim.Shannon’nın yaşadığı şeyler beni çok üzdü.Bazı insanlar hayata 1-0 yenik başlıyor,Shannon da bence böyle bir anneye sahip olduğu için bunları yaşıyor.Babasının uyguladığı sözlü ve fiziksel şiddetin tek sebebi maalesef annesinin dirayetsizliğiydi.Babası zaten psikopatın teki.İçinde bulundukları durumu düşününce kimseye dememelerini de anlıyorum (Daren’in başına gelenler …)Ama Johnny her sorduğunda söyle artık kızım dedim içimden.Johnny de çok güzel bir karakterdi.Duygularının yoğunluğu ile yaptığı dengesizlikler elbette vardı.Çünkü hayatında önceliği hep ragbi olmuş,aşk onun için gerçekten hayatını alt üst edeceği için korkutucu bir şey.Onun yaşadıklarını okurken de kalbim çok kırıldı.Çok destekleyici ve sevgi dolu bir ailesi var,bunu okumak güzeldi.Ama tamamen kendinden kaynaklı Ragbi takıntısı onu resmen ölüme sürükleyecekti. Genel duygularım bu şekilde.Herkes sever mi bilemiyorum,belki sıkılan olur okurken.Ben bunları hissetmedim.İkinci kitabı merakla bekliyorum.
On Üç’ü Bağlamak
On Üç’ü BağlamakChloe Walsh · Martı Yayınları · 2024167 okunma
Nerde o eski ramazanlar..
Leyla ile Mecnun dizisini izleyenler bu muhabbete de aşinadır.. Şimdi öyle bir ah geçti ki içimden gece gece susmadı içimdeki ses.. hatırlıyorum da, bir hevesle annelerimizle teravihe giderdik herkes aynı anda secdeye eğilince biz birbirimizi dürter herkesten önce kalkar insanlara bakardık, çocuktuk ya buna gülerdik.. sonra biraz büyüdüm şu sınava hazırlık bu sınava çalış derken bir tek geceleri vaktim olurdu, sahura kadar Leyla ile Mecnun izlerdim, öyle güzelmiş ki o zamanlar.. şimdi kendimi avutacak hiçbir şey bulamıyorum.. çocukluğum geride kaldı, gençliğimde ardından yitip gidiyor.. sahura kadar beklesem mi diye düşünürken aklıma gelenler, burada dursun..
Reklam
Hep şikâyet eden, mutsuz, sürekli hastalık konuşan insanla, yaratan üreten, hayata heyecanla yaklaşan insanın dünyası bir midir? Bugünkü düşünce ve duygularınızla yarını inşa ediyorsunuz. Bugününüz ise dünkü düşüncelerin yansıması. Düşünce duyguların gücüyle gerçeklik kazanır. Öylesine gelen geçen düşünce, içinde duygu barındırmadığı için
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Bu sevginin, sadâkatin tam olarak kaçıncı zirvesi acaba? Bu yükte hafif, pahada ağır kıssayı okuyunca aklıma mürşidime karşı yaşadığım bir durum geldi. Berat gecesi gittim. Sohbetten sonra odasına çekildi Efendi Hz. Biz de bekliyoruz ki, odasından çıkacak ve asansöre binip evine çıkacak. Belki 20-25 kişi varız. Neyse; odasından çıktı. Taşradan -yani Ankara dışından gelenler- bazılarıyla, belki çoğuyla kısa da olsa ‘ne zaman gidersiniz, hoş geldiniz, nasılsınız’ türünden bir muhabbeti oldu. Bendenize de hiç laf atmadı. Elbet içimden uslanmaz, akıllanmaz nefis harekete geçti: Sen de oradasın, sana hiç laf atmadı. Geliyorsun gidiyorsun, bu mu…” gibisinden. Dedim ki: “Nefsim! Bize iltifat etsin, bizle muhabbet etsin diye mi geliyoruz ki, bunca bağırırsın? Hem; onca hatana, itaâtsizliğine rağmen bundan önceki taltif ve muhabbetleriyle çok mu yola geldin de şimdi tatlı bir kelâm beklersin?! Sen, o muhabbet ettiklerinin yanında kocaman bir hiçsin! Sen, O ne derse desin, n’aparsa yapsın müridliğini yapmak zorundasın. O da sükûtuyla da kelâmıyla da ve hatta icab ederse tokatıyla mürşidliğini âşikâr ediyor zaten! Dünyanın onca yüküne, onca bahanesine rağmen çıkıp gelebilmen bile Allah’ın lütfundan sonra O’nun çağırmasından değil mi? Ve bu en büyük iltifat değil mi?!”
Geldi
Köpekleri huruşan Taşları perişan dünyayı At izi it izine karışan rüyayı Ruhuma musallat riyayı Tacı, tahtı, sarayı Yakıp yıkasım geldi Harama çardak Zalime yardak düzene Yetimi, öksüzü üzene Zulme umursuz göz süzene İblisin bağını çözene Sövüp sayasım geldi
Reklam
Ne yazık ki elimden gelenler içimden gelenlerin gerisinde kalırdı...
Sayfa 629Kitabı okudu
İstiyordum ki, artık varlığından haberdar olduğum kör talih neymiş herkes öğrensin. Kimse benim başıma gelenler kendi başlarına gelemez sanmasın. Elime geçen her fırsatta kara deneyimlerimi yaymak geliyordu içimden.
Ama ne yazık ki elimden gelenler içimden gelenlerin gerisinde kalırdı.
Sayfa 691Kitabı okudu
Ama ne yazık ki elimden gelenler içimden gelenlerin gerisinde kalırdı.
504 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.