Bizi yalnızlık hapishanesinden çıkarıp özgürlüğümüze kavuşturacak tek gardiyan yine kendimiziz. Fakat yalnızlığında bir tür özgürlük olmadığını kim söyledi? Yalnızlık, dış kalabalıkların içindeyken iç kalabalıkları seçme bilincidir. Dışımızda her geçen gün genişleyen bir evren olduğunu herkes bilir. Peki, ya o içimizdeki evren? O da gün geçtikçe ruhumuzun sınırlarına mı göz diker durur yoksa? İç daralması bir çeşit genişleme midir? Nereye kadar Haddini aşmaya devam edecektir bu içimiz dedikleri?
_Biz kimiz? Nereden gelip, nereye gidiyoruz? _Biz insanlar, bir kapının önüne bırakılmış yeni doğan bebekleriz. Sepetlerimize bebeklerin kim olduğuna, nereden geldiğine dair ya da atalarının kimler olduğuna dair bir not da iliştirilmemiş. Bu yetim bebeklerin sicilini öğrenmeyi özlemle bekliyoruz. Pek çok kültür sürekli olarak ebeveynlerimizle
Reklam
Dışımızda her geçen gün genişleyen bir evren olduğunu herkes bilir. Peki, ya o içimizdeki evren? O da gün geçtikçe ruhumuzun sınırlarına mı göz diker durur yoksa?
" Yokuş aynı zamanda bir iniş. İleri giden yol aynı zamanda bir dönüş. İçimizdeki evren dışarıda fakat dışarıdaki evren içimizde. " Robert Wilson
Sayfa 308Kitabı okudu
Evren değişimdir; yaşamsa kanı.
Zihninde tuttuğun ve sık sık başvurduğun ilkelere şu iki ilkeyi de ekle: Birincisi, dışsal şeyler zihnini etkilemez, her zaman onun dışında, devinimsiz kalırlar; bütün tedirginlikler içimizdeki düşünceden kaynaklanır; ikincisi, şu anda gördüğün her şey çok kısa bir zamanda değişime uğrayacak, artık var olmayacaktır. Senin kendinin de böyle ne çok değişikliğe tanık olduğunu sürekli olarak düşün. “Evren değişimdir; yaşamsa kanı.”
Sayfa 19 - Yapı Kredi Yayınları / 2. Baskı: İstanbul, Haziran 2020 - Çeviren Şadan KaradenizKitabı okudu
Dünyada geçireceğimiz zamanı kullanmanın en iyi yolu bu mu? Zaten yoğun, sürdürülebilir olmayan ve bizleri tatmin etmeyen yaşam biçimlerimizi daha verimli hale getirebilmek için mi günlerimizi parçalara bölüyoruz? Herkesin para kazanması gerekiyor, ama bu süreç duyarlılıklarımızı ve daha derin ihtiyaçlarımızın önüne binlerce soyutlama ve dikkat
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
"Evren değişimdir; yaşamsa kanı"
Zihninde tuttuğun ve sık sık başvurduğun ilkelere şu iki ilkeyi de ekle: 1.Dışsal şeyler zihnini etkilemez, her zaman onun dışında, devinimsiz kalırlar; bütün tedirginlikler içimizdeki düşünceden kaynaklanır; 2.Şu anda gördüğün her şey çok kısa bir zamanda değişime uğrayacak, artık varolmayacaktır. Senin kendinin de böyle ne çok değişikliğe tanık olduğunu sürekli olarak düşün.
Sayfa 59 - IV KitapKitabı okudu
Anlamın ve otoritenin kaynağı göklerden insan duygularına kaydıkça tüm kainatın doğası da değişmeye başladı. Dışarıdaki evren, yani şimdiye dek tanrılar, ilham perileri ve hortlaklarla dolu bu alan, bir anda boşaldı. İçsel dünyamız, yani ilkel tutkularımızı çevreleyen bu önemsiz alansa ölçülemeyecek kadar derin bir zenginlikle dolup taştı. Melekler ve şeytanlar, ormanlarda ve çöllerde dolanan varlıklar olmaktan çıkıp kendi psişemizin iç kuvvetlerine dönüştüler. Cennet ve cehennem, bulutların üzerinde ya da volkanların derinlerinde yer alan mekanlar olmaktan uzaklaşıp içimizdeki zihinsel durumlar olarak yorumlandı, öfkeyle oturup kalkan, kalbinde nefreti hisseden cehennemi; düşmanlarını affeden, kabahatleri yüzünden tövbe eden, zenginliğini yoksulla paylaşansa cennetin sonsuz mutluluğunu yaşamaya başladı.
Schopenhauer'a göre "Eğer evrenin iç özünü bir irade olarak kabul edersek, bu iradenin doğanın karanlık gücündeki bilinçsiz dalgalanmalardan insanların tamamen bilinçli yaptıkları eylemlerine kadar tüm fenomenlerdeki tarafsızlığıni kabul ettiğimizde, bütün bu fenomenlerin iradenin serbestçe inkârı, kendini imhası sonunda ortadan kaybolacağı sonucundan kaçamayız. Hedefsiz, dinamik doğasıyla tarafsızlığın oluşturduğu evreni ve peşinden oluşacak çeşitli benzer yapıları yok edecektir, yapı yok olduğunda, uzay ve zaman dâhil, yapısı olan her şey de yok olacaktır, ta ki yapının esas temeli olan süje ve objeler tamamen yok oluncaya kadar. İradenin olmadığı yerde fenomen de yoktur, evren de. Önümüzde kalan tek şey hiçliktir. Doğamızdaki hiçliğin karşısında duran sey, evreni olduğunu gibi bizi de yöneten, içimizdeki yaşama iradesidir (Wille zum Leben). Hiçlikten bu denli korkmamızın, yaşamayı bu kadar çok istememizin sebebi, sadece bu yaşama isteğinden ibaret olduğumuzu, bu istek haricinde hiçbir şey bilmediğimizi gösterir. Bu nedenle, iradenin imhasının ardından, bu irade sayesinde var olan bizden geriye kalan hiçlik olacaktır. Diğer yandan, bu iradenin değiştirdiği kişiler için güneşleri ve galaksileriyle çok gerçek olan bu evren, asInda zaten bir hiçliktir."
Reklam
Zihninde tuttuğun ve sık sık başvurduğun ilkelere șu iki ilkeyi de ekle: Birincisi, dışsal şeyler zihnini etkilemez, her zaman onun dışında, devinimsiz kalırlar; bütün tedirginlikler içimizdeki düşünceden kaynaklanır; ikincisi, şu anda gördüğün her șey çok kısa bir zamanda değişime uğrayacak zamanda değișime uğrayacak, artık var olmayacaktır. Senin kendinin de böyle ne çok değişikliğe tanık olduğunu sürekli olarak düşün. "Evren değişimdir; yaşamsa kanı."
Bu, kursa ilk başladığınızda günlüğünüze yazdığınız notlara geri dönüp bakmak için iyi bir zaman. Ne kadar öğrendiğini görüyor musun? Aynanın karşısında olumlamalarınızı söylerken ne kadar rahat olduğunuzu görebiliyor musunuz? Sen mucizeler için bir mıknatıssın! Aynı zamanda para, refah ve bolluk için bir mıknatıs olduğunuza inanıyor musunuz? Dünyada sadece onu deneyimlemenizi bekleyen çok fazla bolluk var. Harcayabileceğinizden çok daha fazla para var. Hayal edebileceğinden çok daha fazla mutluluk var. Tanıyabileceğinizden çok daha fazla insan var. Bunu tam olarak anlasaydın, ihtiyacın olan ve arzuladığın her şeye sahip olabileceğini anlardın. İçimizdeki Güç, bize en güzel hayallerimizi ve muazzam bolluğu bir anda vermeye isteklidir. almaya açık mısınız? Eğer bir şey istiyorsanız, Evren “Düşüneceğim” demez. Kolayca yanıt verir ve gönderir. Ancak, almak için açık ve hazır olmalısınız. Bazen insanların derslerime geldiklerinde kollarını göğüslerinde kavuşturarak oturduklarını fark ettim. Nasıl bir şeye izin verecekler? Evrenin fark etmesi ve tepki vermesi için kollarınızı genişçe açmak harika bir jest. Sizi hemen bunu yapmaya davet ediyorum. Ayağa kalk, kollarını aç ve de ki:Evrendeki tüm iyiliğe ve bolluğa açığım ve açığım. şimdi herkesin duyması için çatılardan bağırın!
Okumayı daha bir yoğunlaştırarak, geniş yüreklilikle atılmalıyız üzerine canavarın : içimizdeki şeytanın. Aya, yıldızlara bakarak sonsuz öğütler derleyelim : çünkü, bu evren insana verilmiştir. Hele çık atın üzerine bakalım, insanoğlu; koştur, koştur! -
Sayfa 115 - Edebiyat Dergisi yayınları, beşinci basımKitabı okudu
Evren Aslında Büyük Bir Beyindir
Evren aslında büyük bir beyindir... Hatta insandaki beyin sinirleri (nöronlar) ve evrendeki yıldızlara ilişkin fotoğraflar arasındaki inanılmaz benzerlik bilim insanlarının gözlerini kamaştırmıştır. Ne muhteşem değil mi? Her şey, dışarıda olduğunu düşündüğümüz her şey, aslında beynimizin içindeki dünyamızda oluşmakta... Bizse dışarıdakilerin peşinde koşarken, dışarıda gördüğümüzü sandıklarımıza kaynak olan içimizdeki asıl hazineden mahrum olmaktayız... İroni bu değildir de nedir? Cahiliz cahil... Ve maalesef nankör... Bir ben var ki... Benden içeri...
Sayfa 401 - Mona YayıncılıkKitabı okudu
Hayatın bir mucize gibi ortaya çıkmadığı, ağın tabiatüstü bir titreme içinde inlemediği her defada, ister istemez mahvolmaya yöneliriz… O doluluk ihsasını, o sayıklama anlarını, o volkanik şimşekleri, Tanrı’yı yoğrulduğumuz balçığın bir rastlantısı seviyesine düşüren o coşku Hariklarını nasıl yenilemeli? Yanında müziğin bile içimizdeki orgun kalıntısı gibi yüzeysel göründüğü o parıltıyı hangi kaçamak sayesinde tekrar yaşamalı? Bizi hareketin başlangıcı ile çakıştıran, zamandaki ilk anın efendisi ve Yaratılış’ın anlık zanaatkarları kılan heyecanları hatırlamak elimizde değildir. Yaratılış’ın artık sadece yoksunluğunu ve sönük gerçekliğini algılarız: Vecdi unutmak için yaşarız. Geleneğimizi ve cevherimizi tayin eden de mucize değildir; parıltıları elinden alınmış, kendi yoklukları içine batmış ve geviş getirmelerimizin yegane konusu olmuş bir evrenin boşluğudur: Yalnız bir kalbin önünde, yalnız bir evren; ikisi de birbirinden ayrılmaya antitez içinde azıtmaya yazgılıdır. Yalnızlık, veri’mizden ziyade yegane inanç’ımızı oluşturacak kadar sivrildiği zaman, her şeyle aramızdaki dayanışma biter: Varoluştan sapınca, tek meziyetleri ölüm dışında bir şeyin gelmesini soluk soluğa beklemek olan canlılar topluluğundan kovuluruz. Fakat bu bekleyişin büyüsünden kurtulduğumuzda, yanılsamanın kiliselerinden sürdüğümüzde, en sapkın murit topluluğu oluruz, zira bizzat ruhumuz sapma içinde doğmuştur.
Sayfa 41 - Metis YayınlarıKitabı okudu
215 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.