Albert Camus der ki, “Nefretin ortasında, içimde, yenilmez bir sevgi olduğunu buldum. Gözyaşlarının ortasında, içimde yenilmez bir gülümseme olduğunu buldum. Karmaşanın ortasında, içinde yenilmez bir sakinlik olduğunu buldum. Tüm bunların içinde fark ettim ki kışın ortasında, içimde, yenilmez bir yaz olduğunu buldum. Ve bu beni mutlu ediyor. Çünkü dünya üstüme ne kadar gelirse gelsin, içinde onu gerisin geri yollayan daha güçlü, daha iyi bir şey var demektir.”
Bir hayat kasırgası içinde ömür geçirenler, bir gölgelikte dinlenmek için vakit bulamayanlar, tehlikeyle arkadaş olanlar böyle geçici bir huzura kavuşunca kendi gönülleriyle hesaplaşırlar, geçmişi hatırlarlar.O zaman her şeyin ölçüsü büyür ve hatıralar güzelleşir.Mazide kalan insanlar kusurlarından ve suçlarından sıyrılmıştır.O, bir arkadaşsa daha vefalı, bir sevgiliyse daha çekici; bir anaysa daha şefkatli olur.Hatta böyle dakikalarda insan düşmanını bile bağışlamaya hazırdır.
Büyükler çocuklaşıyor, çocuklar büyüyemiyor. Kitle kültürünün içinde renksiz, kokusuz, kimliksiz ve kişiliksiz kaldığımız için, içimizdeki boşluk büyüyor.
Diyalektik üçlünün ne olduğunu daha iyi anlatmak için Hegel’den iki örnek;
Önce en basit bir fikri,varlık fikrini kavramaya çalışalım.Görüyoruz ki,bu fikri tek başına kavrayamıyoruzAncak şunu söyleyebiliyoruz.Var olmak, var olmamanın tersidir.Böylece varlık fikri
zorunlu olarak yokluk fikrini çağırmış oluyor.Demek ki biz,var olan bir şeyin durumunu ancak o şeyin var olmadığı
zamanki durumundan anlayabiliyo
ruz.Öte yandan bu var olmayanın durumunu da tek başına kavrayama
yız.Çünkü,o da artık ancak karşıt duru
ma göre kavrayabilen basit bir yadsı
ma haline gelmiştir.Zıtlar birbirine itecek yerde birbirini çağırıyorlar.Zihin adı geçen karşıt fikirler arasında bo
calayıp duramaz.Bu fikirleri aşma
sının her ikisini içine alan,ve onlardan daha gerçek görünen yeni fikir içinde
onları birleştirmesi gerekir.Bu oluş fikri.Varolandan var olmayana yahut
var olmayandan varolana geçiş fikri.
Bu iki durum birbirini kucaklar.