...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.
Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak
...
Kendini ateşe veren konaklar geçiyor önümden
Kelimeler yağdırmak etten ve bu bilmek ezası
tuz yutmak ansız açılmış selef dillere.
geçkinlik yaşı: hafızada sarhoş nefret
tekinsiz bir hatıra: akılda işlenmiş incelik
gökteydik, o mavi göl içinde: döküldük kirli oluklardan
niyet ve recm: tekrarımda pıhtı tebessüm
bilmek ağacı:beyaz mesafe: sadaka sayfaları ve ithaf: kadınların içindeki ölü sıkıntı, süzülür memelerinden
yuvasını bilmeyen hüznüme.
susmak mahşeri beklemektir:artık kendine küskün olmak hasreti
bizi çoçukluğa bağlar arzunun kalbindeki meydan
"Bir insan susunca, sesi içinde dolaşmaya başlıyordu. İyice yayılıyordu. Sonunda gözlerde, ellerde, oturuşta, yürüyüşte, ette kemikte çın çın ötmeye başlıyordu bu ses. Dünyayı anlamak için susmak yetiyordu"
Kafka’nın Dönüşüm eserinde hayvanlaşan hayat anlayışımızı kaç kişi anlayabildi ki, intihar etmek çabalarını kaçımız düşündü yoksa hasta bir kişiliği mi okuyoruz?
Kaç kişi sanat adı altında Mozart’ın sarayda kızların peşinde koşarken krala yakalanmasını biliyor ki? Kız çığlıklar içinde kaçarken Mozart onun peşinde koşuyordu. Üstü başı dağınık,