•
"Bu Cellatlar Çok İyi Yürekli İnsanlar"
spoiler!
Giyotin, kulağa oldukça ürkütücü geliyor ki öyle de olmalı. Bir dakika aynı isimli bir yarışma programı vardı, bir televizyon programı neden bir ölüm makinesi ile anılmak istendi asla anlamadım tıpkı insanların her gün neden daha fazla ölüm istediğini anlamadığım gibi.
Bazı kaynaklar
YouTube kitap kanalımda Dostoyevski'nin hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/0i9F0L1dcsMi.ibb.co/7jghFLT/1.jpg
Karamazov Kardeşler : Dostoyevski olağanüstü bir olaydır; belki de Rus bilincine özgü, eşi görülmedik bir olaydır, demişti Oğuz. Sonrasında da "Çirkin
Bir İdam Mahkumunun Son Günü/Vıctor Hugo
Kitabın adı bile konusuna dair detay veriyor aslıda. O yüzden aman konusunu anlatmayayım çabası içerisine girmeden yorum yapmaya çalışacağım. Kitap uzunca bir önsözle başlıyor. Sabırla okumanızı tavsiye ederim. Çünkü dönemin adelet sisteminden ve siyasi hayatından bir çok bilgi içermekte, böylelikle kitabın
Eser için söylenecek o kadar çok söz var ki incelememi yazarken yazılarımı toparlamak için günlerimi vermem gerekti.
Bu eseri uzun bir tren yolcuğu gibi düşünün, koltuğunuza oturmuş pencerenize yansıyan manzarayı izliyorsunuz. Yolculuğunuz içerisinde birçok durak olacak, her durağınızda ayrı bir yer görecek ayrı bir duygu yaşayacak ayrı birşeyler
İNTİKAM ALMAK BİREYSELDİR, CEZALANDIRMAK TANRI'NIN İŞİDİR!
Nike'ın ünlü sloganı ''JUST DO IT'' bir idam mahkumunun son sözü imiş. Sadece yap!
Tarih : 15 Mart 1832, 186 yıl önce!
Yer : Dijon / FRANSA
Ölüm cezadan kurtulmak değil midir! Kişinin kabul edemediği ceza gerçek cezası değil midir! Şunu yapmaktansa ölmeyi tercih ederimcileri idam ile ödüllendirilmiş olmaz mı, adaletsiz adalet! Kitabı okuduğunuzda daha iyi anlamlandıracaksınız.
Kitap dinlediklerim kategorisinde yerini aldı. Gözlerimi kapattığımda sahneleri yaşadım bu tabiki kitabın
Aziz Nesin'in ölüm cezasına karşı bir başkaldırı niteliğinde olan Surname isimli bu eseri, ülkemizde halen ölüm cezasının uygulandığı 1973-1975 yıllarında arasında yazılmış. Bu kitap öyle bir kitaptır ki, hem geçmiş tarihimiz açısından hem de günümüz açısından birçok konuda bize yol gösterici niteliktedir, evrenseldir.
Ölüm cezalarına karşı
Camus okumayı ve Camus'ye dair okumayı sever ve önemserim. Görüşlerini benimsediğim için değil, ondan da öte üzerinde düşünmeyi gerekli gördüğüm varoluşsal konulara dair görüşler sunduğu için. Açıkçası ilgisi olsun veya olmasın -insanlığa dair evrensel kavramları sorgulatması sebebiyle- tüm insanlarca okunmasının elzem olduğunu düşündüğüm
Hiç unutmuyorum, 13 yaşında orta ikinci sınıftayken, onur kolu başkanı olarak birkaç defa uyarmama rağmen sınıf düzenini bozan bir çocuğu, "şimdi seni sınıf öğretmenine şikayet edeceğim" diye tehdit etmiştim. Çocuk yüzüme sırıtarak bakarak bana "Sen sübyancı mısın?" demişti. İlk defa duyduğum bir kelimeydi ama söyleme tarzından
“War, war never changes” der karizmatik bir ses (muhtemel Ron Perlman) Fallout oyunlarının başında, hepimiz çakılıp kalırız. Savaş kötü bir şeydir çünkü, biliriz hepimiz. Savaş yok edendir, enstrümanları silahlar, piyonları da askerlerdir.
Savaş hiç bir zaman değişmez midir gerçekten? Yıkıcılık, korkunçluk, anlamsızlık bakımından evet. Ama
Son zamanlarda yeniden hortlatılan ve gündemimizi sıkça meşgul etmeye başlayan idam (ölüm cezası) konusuna ilişkin bir hukukçu bakış açısıyla bir şeyler yazmak istedim. Öncelikle bu yazı çoğunlukla hukuki ve sıkıcı bilgiler içerecek olup konuyla ilgili olan kişilere hitap edecektir. Yazının içeriğini dikkatlice okuduğunuzda birçok hukuki ve siyasi
Sokrates'in, herkesin tapındığı toplumun tanrılarına tapınmadığı, onların yerine kendi tanrılarına tapındığı, dolayısıyla "dinsizlik" ile suçlandığı; neticesinde de jüri tarafından suçlu bulunarak idama mahkum edildiği davada yapmış olduğu savunma metni. Öncelikle Sokrates'in savunmasına ilişkin birçok farklı savunma metni varmış; fakat