"Bir idam mahkûmu, ölümünden bir saat önce, galiba şöyle düşünmüş: Eğer yüksek bir yerde bir kayanın üzerinde, ancak iki ayağını koyacak kadar daracık bir yerde oturması gerekse; çevresinde uçurumlar, okyanuslar olsa, sonsuz karanlıklar, sonsuz bir yalnızlık, bitmez tükenmez fırtınalar sürüp gitse bile, o, bir arşıncık yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, hatta kıyamete kadar ayakta dursa, yine de öyle bir yaşam, o anda ölmekten daha iyidir. Yeter ki yaşasın! Nasıl olursa olsun sadece yaşasın! Ne büyük bir gerçek!.. Aman Tanrım ne büyük bir gerçek!... İnsan ne alçak bir yaratıkmış!.." Raskolnikov, bir dakika sonra, "İnsana bu yüzden alçak diyen de alçaktır!" sözlerini ekledi.
Birden, içine düştüğüm bu derin düşün içinde, öfkeyle çığlıklar atan dairenin durduğunu ve sustuğunu gördüm. Sonra bütün gözler, benim durduğum pencereye çevrildi. "İdam mahkûmu! İdam mahkûmu!” diye bağırıyorlardı parmaklarıyla beni göstererek; neşe dolu çığlıklar artmıştı.
Reklam
Bir kürek mahkûmu yürür, gider gelir, güneşi görmeye devam eder.
Merdivenin dibinde, demir parmaklı siyah ve kirli bir araba beni bekliyordu. Tam bineceğim anda, aylakça meydana baktım. Yoldan geçenler arabaya doğru koşarak: "İdam mahkûmu!" diye bağırıyorlardı.
Ben romantiğim ama ılımlıyım. Bu hislerle ilgili. Onların yumuşak, hayali, melankolik olmasını ama asla kanlı ve dehşetli olmasını istemiyorum. Bu yüzden felaketleri üstü örtülü anlatırım. Biliyorum ki insanlar, deliler, delice fanteziler var. İşte, bayanlar, yeni romanı okudunuz mu? Hangi roman? Bir İdam mahkûmu... Sadece kitabın ismi bile sinirlerime dokunuyor. Benim de. Bu, korkunç bir kitap... Şu anda yanımda. Haydi, bize gösterin. Gerçekten de iğrenç bir kitap, kâbus görmeme sebep oluyor, insanı hasta eden rezil bir kitap. Bunu okumak zorundayım.
Anlıyor muydu, acaba anlamış mıydı? Herkes ayrıcalıklıydı. Zaten sadece ayrıcalıklılar vardı. Öbürlerini de bir gün mahkûm edeceklerdi. Kendisi de, o da mahkûm edilecekti. Cinayetle suçlanıp annesinin cenazesinde ağlamadı diye idam edilse ne olurdu ki? Salamano'nun köpeği de karısı kadar değerliydi. Robot gibi davranan ufak tefek kadın da Masson'un evlendiği Parisli kadın kadar ya da onunla evlenmemi isteyen Marie kadar suçluydu. Raymond ondan daha iyi bir insan olan Céleste kadar dostum olmuş, olmamış ne önemi vardı? Marie bugün dudaklarını yeni bir Meursault'ya verse ne olurdu? Anlıyor muydu, bu mahkûmu... geleceğimin derinlerinde... Bütün bunları haykırırken boğuluyordum.
Sayfa 109
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.