"Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir... Gider gelirdi..."
400 sayfalık kitap sadece tek bir günde geçen vakti anlatıyor. Fakat o tek gün hikaye içerisindeki kahramanların anılarıyla uzun zaman dilimlerine ayrılıyor.
Kısacası şöyle diyebiliriz; bir gün içerisinde geçen o vakit yüz yılları göğsüne
★ Peyami Safa'nın 1950 yılında Yeni İstanbul gazetesinde tefrika edilen ve üç ana bölümden oluşan Yalnızız; isminden anlaşılacağı üzere bir arada yaşamasına rağmen kendi içinde 'yalnız' kalan, baskı altında ve dar bir alana hapsolmuş roman kahramanlarının hikayesini anlatır.
★ Meral, gizlice görüştüğü Samim'in, ağabeyi Ferhat’ın ve sonunun
Merhaba dostlar. Ne zaman güzel bir kitap okusam, bunu mutlaka herkes okumalı diyorum. Keşfettiğimiz güzellikleri sadece kendimize saklarsak ne anlamı kalır değil mi? Benim keşfettiğim bu güzelliği kitap dostlarım da keşfetmeli, bu güzellikten mahrum kalmamalı diye düşünürüm hep. Bu yüzden de biraz fazlaca alıntı paylaşırım. Daha doğrusu çok not
Merhaba sevgili okurlar, hepimizin bildiği ama çoğu zaman yanlış, çoğu zaman kulaktan dolma bilgilerle eleştirdiğimiz ve çoğu zaman da hiç bilmediğimiz halde hakkında konuştuğumuz enstitüleri gerçek anlamıyla ne olduğuna bir bakalım.
Bana göre Cumhuriyet döneminde yapılan en önemli yenilik ve gerekliliklerden bir girişimdi lakin uzun süreli
Selam.
Bu kitaptaki çocuklar ve aileler bence milletçe kanayan yaramız. Gelin görün ki sorun da sonuçları da maalesef evrensel.
Biliyorsunuz çocuklar doğar, büyür, agudu bugudu der, yürümeye başlar, okula gider, karşı cinse yürümeye başlar, meslek tercihi yapar ve ilerde sigma bir karaktere sahip olabilmek için benliğini tanımaya devam eder.
"Bir şey öğretseler bile, papağan gibi ezberletiyorlar. İnsanlara düşünmeyi öğretmiyorlar. Hayatın anlamını çözmeyi öğretemiyorlar. Halk ruhunun gücünü hissettiremiyorlar. Ve milyonlarca İnsan, tıpkı milyonlarca dönüm verimli toprağın el değmeden ıssız bırakılması gibi, kendi haline bırakılıyor."
Herkese merhaba tekrardan bir incelemem ile karşınızdayım . Bu uygulama sayesinde tanıştığım bu kitap beni oldukça etkiledi. Çok yalın bir dile sahip olan bu kitabı bir çırpıda okuyabilirsiniz . Fakat bizlere verilen mesajları iyi algıladığımız zaman bizlere çok şey katacağına inanıyorum . Fazla uzatmadan, kitap hakkında yorumumu sizlerle
"Biliyorsunuz, bazı bulaşıcı hastalıklar var: Suçiçeği, kolera, kızıl ve diğerleri. Herkes bu hastalıklardan korunur.
Ancak aptallığın, sarhoşluğun, hoşgörüsüzlüğün ve sefahatin de bulaşıcı hastalıklar olduğunu unutmayın."
Sembollerle dolu olan ve müthiş bir edebi/tarihi birikim içeren bu kitabı incelemek, dolayısıyla hakkını vermek oldukça zor. Mesela kitabın ana kahramanı Selim Pusat'ın askerlik yıllarında intihar eden yakın arkadaşı Şeref'in, aslında Selim Pusat'ın kendi şerefi olabileceğini size nasıl kolay yoldan anlatabilirim, bilmiyorum. Küçük bir deneme
1. Adıyaman Süleyman: Okul Uygulama Bahçeleri • Kendi Yayını 4. Bası 1963
2. Ağanoğlu Halit: Köy Enstitüleri Yolunda • İstanbul, 1949-A Sait Basımevi
3. Akalın Bedri: Köy Enstitülerinde Müzik Eğitimi Klavuzu • İstanbul, 1945-Milli Eğitim Basımevi
4. Akın Galip: Tonguç'un Kır Çiçekleri • Güldikeni Yayınları -
Kitabı Rusya'nın belli bir dönemine ışık tuttuğu için bir dönem kitabı olarak da değerlendirebiliriz.
20. Yüzyılda Rusya'nın alt kesimleri ile üst kesimleri arasında nasıl bir mesafenin olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Rus bürokratlar halka eğitim ve ahlak konusunda hiçbir şey verememiş, hatta zoraki yaptırımlarla onları
Okullarda çocuklara doğru dürüst bir eğitim vermiyorlar.
Hayatı anlamanın metodunu öğretmiyorlar; insanların ruhlarında gizlenmiş olan duyguları uyandırmıyorlar.