Platon'a göre hakikat sürekli değişkenlik gösteren, çoğu zaman her insanda farklılıklar gösteren duyumlarda değildir. Hakikat, filozofların farklı biçimlerini düşünebilecekleri idealar dünyasında ebedi ve değişmez biçimde bulunur. Buna göre filozofların amacı toplumu bu ideal modele uygun olacak biçimde değiştirmektir.
Platon şunu savunur : Ruh bizim vücudumuza gelip yerlesmeden önce de var olmuştur. Bir zamanlar idealar dünyasındaydı ruh. Ama bir insan bedeninde yeniden kendine geldiğinde, mükemmel ideaları unutmustur artık. Ve sonra bir sey olur, harika bir süreç başlar. İnsan doğadaki biçimleri algiladikca, ruhta yavaş yavaş zayıf bir hatirlayis gerçekleşir. Insan bir at gorur ama mükemmel olmayan bir at ( mesela at biçiminde bir kurabiye!). Bu ruhun bir zamanlar idealar dünyasında görmüş olduğu mükemmel atı belli belirsiz hatirlamasi için yeterlidir. Böylece ruh asıl evini ozlemeye baslar tabi. Platon bu özledime eros diyordu. Bu sözcüğün anlamı sevgidir. Yani ruh kendi asıl kökenine yönelik bir tür"ask dolu özlem" hissetmeye başlar. Artık bedeni ve duyusal olan herşey i yetersiz ve önemsiz saymaktadir. Sevginin kanatlarinda idealar dünyasındaki "yuvasina" uçmak ister. Bedenin zindanından kaçıp kurtulmay arzular...
Reklam
Platon daha da ileriye giderek, ruhun bir vücuda yerleşmeden önce de varolduğunu söylüyordu. Ruh önce idealar dünyasında varolur. Ruh bir insan vücuduna girer girmez mükemmel ideaları unutur. Böylelikle bir süreç başlar, evet, muhteşem bir süreç! İnsan doğadaki biçimleri algıladıkça ruhunda ufak kıpırdanmalar olur. İnsan bir at görür - mükemmel olmayan bir at yani. Bu, insanın ruhunda, ruhun bir zamanlar idealar dünyasında gördüğü mükemmel "at" konusunda ufak bir kıpırdanma olmasına yeter. Böylece insanın içinde, ruhun gerçek yuvasına bir özlem uyanır. Platon bu özlemi EROS diye adlandırır. Eros, sevgi demektir. Yani ruh, gerçek yuvasına "sevgi dolu bir özlem" duyar. Bu andan itibaren hem vücut hem de duyularla algılanan her şey mükemmelliğini yitirir ve önemsizleşir. Ruh sevginin kanatlarında "yuvasına", idealar dünyasına doğru yola çıkar. Ruh, "vücudun zindanından" kurtulur.
Sayfa 91
Oysa dehâ sahibi kişilerin ve şairlerin kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için duyularını serbest bırakmaları zarurîdir. Bu şahsiyetlerde, dünya hayatının sözde başrol oyuncularında ekonomik bir anlam taşıyan kendi ayakları üzerinde durmak deyimi, felsefî bir anlam kazanarak, Kant’ın deyimiyle ‘’kendinde olan şey’’e (ding an sich) dönüşür. Serbest bırakılmış duyularsa alabildiğine uzanan hayal dünyasında bir ada yaratır kendine ve bu adanın adı ‘’A’RAF’’tır. A’râf her tarafı yğınlarla çevrili bir ada parçasıdır. Oradan ahaliye ulaşan tüm yargılar, emirler ve de imgeler yalnız gülünç duruma düşmekle kalma, yığının nezdinde alay konusu da olurlar. A’râf’ın en güzel ve temel özelliği, tüm bunlara aldırış etmeksizin dehâya ya da şaire kendini tanıma fırsatı vermesi, önlerine idealar ağacından yeni koparılmış taze imgelerin bulunduğu sepetlerden koyup onlara istediklerini seçme özgürlüğünü ve yığınların ağzından anlamı kürtaj edilmiş olarak hayat bulan cümlelere karşı sabır bahşetmesidir. İşte bu yüzden dehânın, şairin ve de hayatın her duruma hakları vardır!
Platon ayrıca şunu da savunur: Ruh bizim vücudumuza gelip yerleşmeden önce de, var olmuştur. Bir zamanlar idealar dünyasındaydı ruh. (Pasta kalıplarıyla birlikte üst raflardan birinde duruyordu.) Ama bir insan bedeninde yeniden kendine geldiğinde, mükemmel ideaları unutmuştur artık. Ve sonra bir şey olur, harika bir süreç başlar. insan doğadaki biçimleri algıladıkça, ruhta yavaş yavaş zayıf bir hatırlayış gerçekleşir. insan bir at görür ama mükemmel olmayan bir at (mesela at biçiminde bir kurabi- ye!). Bu ruhun bir zamanlar idealar dünyasında görmüş olduğu mükemmel atı belli belirsiz hatırlaması için yeterlidir.
pan yayıncılık, çeviri: Sabir Yücesoy, 45. basım
İdealar Dünyasında
Hint kelebeği Çağdan çağa, ülkeden ülkeye, insandan insana değşen bir mefhum: hürriyet. Konduğu çiçeğin rengini alan hint kelebeği.
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
{Hala somutluğa kavuşamamış, idealar dünyasında yaşayan Sevgili Dost'a...} Sevgili Dost, Portakal kokulu bir masadan yazıyorum sana. Mum ışığında. Kelimelerim bu yazıyı mektup yapacak kadar kuvvetli değil, kavonozun içindeki mumlarım ısısını bana verecek kadar güçlü oysa ki. Portakal'im yanarak kokusunu bana bağışlayacak kadar
Filozoflar da kendi argümanlarını desteklemek ya da karşı ç argümanları çürütmek için illüstrasyonlara başvururlar. Platon görünüşler dünyası ve idealar dünyası ayrımı için mağara alegorisine, Kant anlama yetisini somutlaştırmak için tehditkar bir denizle çevrili adaya başvurur. Bergson’un saf süreyi illüstre etmek için çayda şekerin erimesi, Nozick’in deneyim makinası ve çeşitli etik felsefi yaklaşımları illüstre etmek için verilen örnekler felsefi açıklamaların soyut ve kuru dünyasında canlı ve hayal gücünü teşvik eden unsurlar olarak yerini alır.
246 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Alice Eserine Felsefi Yaklaşım
Alice Harikalar Diyarı eseri, Lewis Caroll'un, düşünür rolünü felsefi sorunsallara indirgeyen önemli bir eseridir. Kitapta inceleme konusu edilen metaforlar, alegoriler bir tür masal dünyasına ya da masal dünyasının ötesinde bir tür absurdizm dünyasına doğru bizi yolculuğa çıkarır. Beyaz tavşanı izleyen Alice'nin ilk adımı,
Aynanın İçinden
Aynanın İçindenLewis Carroll · Can Çocuk Yayınları · 20181,191 okunma
2267 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Kadim Sorular
"Üç bin yılın hesabını göremeyen karanlıkta yolunu bulamaz; günü gününe yaşar ancak." Goethe Kitabın tanıtımındaki bu sözle incelemeye başlamak istedim. Goethe'ye bir yandan hak veriyorum; öte yandan da insan üç bin yılın hesabını görse dahi yolunu bulamayabilir hatta bembeyaz bir
Felsefe Tarihi
Felsefe TarihiAhmet Cevizci · Say Yayınları · 2015546 okunma
162 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.