Zamanımızda İskitlerin menşei ve kültürleri meselesi ile uğraşan E. Minns, H. Triedler ve Laufer gibi ben de bu kavmin hakim tabakasının Türk olduğu kanaatindeyim.
Bunların hayat tarzı, kıyafet ve simaları, adet ve ahlakları hakkında Hippokrates tarafından verilen malumat Hunlar ve Göktürkler hakkında yazılanların aynıdır.
Akideleri, defin merasimleri e adetleri Altaylılarınkinin aynıdır. Bunlar Türk "derme ev"lerinde yani keçeden mamul kubbeli çadırlarda (çoğunca bunların tekerleklilerinde) yaşamışlar. Bu nevi "derme ev"leri Türklerden alarak benimsemiş olan bazı Orta Asya İranilerinde (Afganistan'da Bedehşan Taciklerinde ve Nevruzi kavminde) bu evlerin aksamına ve şekillerine ait zengin ıstılahın İranca olmayıp kamilen Türkçe
olması bu evlerin Türk milli malı olduğunu gösterdiği gibi Araplar
da bunları kubbetül turkiyye yani "Türk çadırı " olarak bilmişlerdir.
Eski İskitlere tabi olan Alan-As göçebeleri de, Ammianus Marcellinus'un (XXX, 2) dediğine göre, "ne çadır ne de alaçık bilirler,
yalnız üstü ağaç kabukları ile örtülmüş arabalarda yaşarlar"dı. İskitler de Türk kavimleri gibi kımız içerler ve sütü kurutarak "kurut" yaparlardı; akideleri Şamani idi; yabancılara karşı müdafaası zahmetli ve iç nizaların" başlıca sebebi diye mal mülk toplamaktan kaçınırlardı. Düşmanlarına karşı mertçe savaşan, dahilen feragat sahibi, samimi, sade insanlar diye tanıdıkları İskitlerden Homeros ve diğer bazı eski Yunanlılar "kımız içer, emlaksız İskitler" diye idealize ederek bahsetmişlerdir (Strabon, VII, 3, § 9).