Ölümsüz Bir Özlemle..
Yanlış yerde bekliyor bu çocuk. Kesin. Bu kadar bavulla bir yere gidiyor olmalı. Ama o beklediği yerden geçen hiç bir vesait insanı bunca bavulla gidilecek bir yere götürmez. En fazla bir sırt çantasıyla gidilecek yerlere götürür. Yolun karşısına geçmesi lazım. Yanlış yerde bekliyor. Belli. Çok belli. Gelen dolmuşların tabelalarına bakıyor
Hiçbir şey tam olmuyor gibi Bu cümle dahil... Kimse tam anlatmıyor, Kum, hakkıyla denize kavuşmuyor. Rüzgar azametinden uzak Yağmur ahmak ıslatıyor...
Sayfa 79 - İnkılâpKitabı okudu
Reklam
"İncir ağacı baharın gelişini haber veren ağaçlardan değildir. Hiç incirler çiçek açtı, bahar geldi dendiğini işittiniz mi? İncir ağacı doğurgan ve çilekeş annelere benzer. Sütlüdür ve kayayı deler.. Ne meyvesi ne çiçeği kokar. Kendini belli etmeyen bu meyve ne ilahi bir lezzete sahiptir. İğde ağacı, incir ağacının aksine cazibeli kadınlar gibidir, kokusunun peşinden gider insan. Ama meyvesi için ümitleri boşa çıkarmış evlat desem yeri; tatsız, kumsu, o muhteşem kokudan nasibini almamış yavan bir meyve."
207 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
İncelemelerimi okuyanlar bilir. Hem eskilerimi hem yenilerimi toparlayacağım bu incelememde. 90’ların sonuna çocukluğunu yetiştirenler bilir. Mutlaka her ailede bir anlatıcı olurdu. Dantelle televizyonların örtüldüğü yıllardı. Dantel kaldırılır televizyon açılırdı. Hayır böyle olmazdı. Ev ahalisi toplanır, misafirler gelir, yer sofrası serilir
Nur
NurMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20144,008 okunma
İnsanlar öldüğünde izlediği filmler ne olur bilmiyorum. Dinledikleri şarkılar, içlerinde biriken özlemler. Okudukları kitaplar boşa mı okunmuş olur misal? Bir kuş gibi çırpınan kalpleri, ısındıkları bahar güneşleri, ciğerlerine çektikleri taze çimen kokuları. İlk sonbahar yağmurlarıyla gizledikleri gözyaşları. Yalnızlıktan üşüdükleri kışlar, kederi gizlemek için saklandıkları çocukluk gülüşleri, sadece yalnız olmadıklarını düşündükleri için imrendikleri insanlar. İzleyeceği bir filmi seçerken, içlerinden geçen hayat sıkıntıları, iç sıkıntıları ne olur bilmiyorum. Kalplerindeki kırıklıklar, hasretler, ayrılıklar. Geride kalan bir pul koleksiyonu. Tam büyümemiş bir iğde ağacı. Yürüdükleri eksik kaldırımlar. Hiçbirini bilmiyorum.
Sayfa 251Kitabı okudu
Ağaçtan da aldık nasibimizi :D
İğde ağacı, incir ağacının aksine cazibeli kadınlar gibidir,kokusunun peşinden gider insan.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
tren kalkmak üzereydi ve saat kulesinin sarı ışığı hâlâ vagonun camlarına vuruyordu elleri kelepçeli bir yüzü hatırladım belki yerine varmamış bir mektuptu belki bir allahaısmarladık belki suskun karların örttüğü bir yalnız iğde ağacı belki devrilmiş bir çınar çatlamış bir testi çatlamış bir yürek eski bir aşk hiçbir şeydi belki.
Behçet Aysan
Behçet Aysan
İğde ağacı kokusu :)
İçimden geçen yollardan birinde koşuyorum Sarı gül kokuyor. Sarı gül kokan bir yolda koşuyoruz içimiz yemyeşil, içimiz mosmor. Karşımızda bir bulut uçuyor: Altın tozundan Atlarımız yemyeşil bir söğüt dalından koşuyoruz Kiraz ayı geliyor! Çok uzaklarda bir iğde ağacı Korkunç bir sükun ile nefes alıyor Çok uzaklarda iğde ağacı hangi bahçededir? Muamma!
Bir iğde ağacıyla kokulanırım Bin iğde ağacı çiçeklenir
Sayfa 9 - Yazko YayınlarıKitabı okudu
İnsan tabiattan, ağaçtan, meyveden, sebzeden, topraktan, iğde kokusundan, çimentodan-çiçekten, böcekten kopmamıştı. Çocuklar horozdan korkmuyordu. Uğur böceğini tanıyorlardı. Bazı nadanlar şöyle diyebilir: Tanıyor da ne oluyor yani. Diyelim: Ağacı, toprağı, kuşu, yaprağı, uğur böceğini tanımayan, onları sevip okşamamış olan insanı da tanımaz, sevmez. Kendisi eşyaya teslim olduğundan, hayatında bir kez olsun ne gül ne leylak koklamadığından, eşya arasında kaybolduğundan insana da eşya muamelesi yapar. Numara verir; bugün git, yarın gel der.
Sayfa 64 - Dergah, 3. BaskıKitabı okudu
Reklam
"büyürüm çok büyürüm deniz kadar bir iğde ağacıyla kokulanırım bin iğde ağacı çiçeklenir binlerle çoğalmaktır dileğim."
Sennur Sezer
Sennur Sezer
unutmak zordu başardım ve yaşadım sonra kokusunu yitirmiş iğde ağacı gibi
Artshop, 2016Kitabı okudu
Burada Bir İğde Ağacı Vardı
"İğde eski ve çelimsiz bir ağaçtı. Fakat yaşayan ve baharda hoş kokularını etrafa saçan güzel bir varlıktı."
Sayfa 65
..., Atatürk,... ve Ağaç Sevgisi...
"O günün Ankara'sı kurak, çorak adeta irice bir köy!.. Çankaya'dan Meclis'e gelen yol üzerinde sadece bir iğde ağacı varmış. Atatürk o iğdenin önünden geçerken hep dikkatle bakar, hatta arada bir selâm bile verirmiş. Nedenini sorduklarında da " Eeee yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi bu ağaç... Diğer neferler kadar onun da selama hakkı var !" dermiş.
242 syf.
9/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
İğde Ağacı
Değerli meslektaşım
İclal Hazar Şipka
İclal Hazar Şipka
hocamın bu eserini büyük bir keyifle okudum. Uzun zaman sonra tek solukta keyif alarak okudum eserlerden oldu. Eser sade bir dille akıcı şekilde ilerliyor. Sadeliğinden dolayı okurken hiçbir zaman sıkılacağanız uzunlukta yerler olmuyor. Muhteşem bir zeka ürünü olan olay örgüsü sizi her aşamada merakta bırakıyor. Daha önce kapadokya yöresini gezmiş biri olarak bu yerleri okuyarak bir kez daha gezmiş oldum. Eseri her yaş grubundan bireyler rahatlıkla okuyabilir ve bence herkesin okuması gereken bir eser. Eserde bir de küçük eleştirim var ; eser de tamamen olay örgüsüne odaklanıldığı için betimleme kısımları biraz az olmuş gibi geldi bana. Biraz daha fazla betimleyici cümleler kullanılarak okuyucu olayın geçtiği mekanlara sokulabilirdi. Tabi bu sadece küçük bir detay :)
İğde Çiçeği
İğde Çiçeğiİclal Hazar Şipka · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 0176 okunma
178 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.