Kitabı bitirdiğimde gecenin ikisiydi. Bir boşluğa düştüm. "Uyusam mı, uyumasam mı? Ben de bir düşten mi ibaretim?" soruları aklımı kurcalarken kendimi Puslu Kıtalar Atlası'nın yalnızca rafımda durabilecek bir kitap olduğuna inandırmaya çalışarak uykuya daldım.
Uzun süreden beri okuduğum kitaplardan hiç bu kadar lezzet aldığımı hatırlamıyorum. Beni hem güldüren, hem hüzünlendiren, hem yazarın tarihi birikimiyle ve üslubuyla kendine hayran bırakan, hem birçok farklı karakterin birbiriyle olan bağlantılarıyla şaşırtan, hem meydan okuyuycu tertibler ile kafa karıştıran karakterleriyle hayrete düşüren bu kitabın aklımda büyük izler bıraktığını söylemeliyim. Okuduğum her kelimesi için mutluluk duyduğum bu kitabın ön sözü de neyi okumak üzere olduğumuzu iyi açıklıyor aslında: "Mutlu yazar azdır, belki de yoktur. Ancak mutlu okur vardır." (Hulki Aktunç)
Kısacası, hiç düşünemeyeceğim senaryolar ve her karakterin kendine özgü hikayesiyle Puslu Kıtalar Atlası'nın, okuduğunuza asla pişmanlık duymayacağınız bir kitap olduğuna inanıyorum.