51. Eyalet ve Gerçekler (uzun ama buna değer)
Jeffrey'ye bakıp yeniden oturmasını işaret etti. Kendisi de yerine geçti. Profesör, Amerika sizce de bir şekilde yolunu kaybetmedi mi? Atalarımızın dağlara taşlara kazıdığı idealler yozlaştırılmadı mı? Unutturulmadı mı? Değersizleştirilmedi mi?" Jeffrey başıyla onayladı. "Bu görüşte olanların sayısı her geçen gün
Vücudunu vücuduma bastırdı ve sıcaklığını hissetmemi sağladı. Sözlerimin onu korkutup kaçıracağından endişe etmiştim, bu kuşkularım halen tazeydi ama şimdiye dek bir yere gitmemişti. Oradaydı. Oradaydı ve beni istiyordu. Üstelik ereksiyon halindeki aletini göbeğime bastınyordu. Şaşkın bir halde gözlerine baktım. Tahrik mi olmuştu? Bu nasıl? Bu...
Sayfa 186
Reklam
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
X Arabasına bindiğimiz zaman Prens: -Bakın aklıma ne geldi, dedi, bir yere gidip bir şeyler yesek. Ne dersiniz? -Bilmem ki Prens. Geceleri yemek yeme alışkanlığım yoktur. Sabit, kurnaz bakışını gözlerime dikerek: - Hem yer, hem konuşuruz, diye ekledi. "Anlaşıldı, açık konuşmak istiyor!" diye düşündüm. Benim de istediğim buydu zaten.
"Sedef Yankı Sarmaşık. Yapma be kızım, bize bunu yapma artık. Ben uzun zamandır iyi değilim, Kedicik. Sensiz iyi olamam...Madem Sedef bunu yapamayacak kadar yorgun düştü, o vakit söyle Yankı'ya, seni bana geri getirsin. Sana neden kedi dediğimi sen de dahil olmak üzere kimse bilmedi. Henüz üç günlük bebekmişim. Anne sütüne muhtaç üç
"Sedef Yankı Sarmaşık. Yapma be kızım, bize bunu yapma artık. Ben uzun zamandır iyi değilim, Kedicik. Sensiz iyi olamam... Madem Sedef bunu yapamayacak kadar yorgun düştü, o vakit söyle Yankı'ya, seni bana geri getirsin. Sana neden kendi dediğimi sen de dahil olmak üzere kimse bilmedi. Henüz üş günlük bebekmişim. Anne sütüne muhtaç üç
Kuzey Sancak...Kitabı okudu
Reklam
Bir okurum olsa da, maceralarıma dair bundan önce yazdıklarımın hepsini okusaydı, sosyete için yaratılmış bir insan olmadığımı kendisine anlatmama şüphesiz ki hiç gerek kalmazdı. Bir defa toplantılarda nasıl davranacağımı bilmem. Kalabalık bir yere girdiğim zaman bütün bakışların beni elektrik cereyanı gibi sarstığını duyarım. Evlerde değil,
“Sizler beni dışladınız, insanlar yani, sizler küçümseyen bir sessizlikle beni aranızdan kovdunuz. Sizlere olan tutkulu sevgime, davranışlarıma yaşamım boyunca utanç verici bir kınamayla karşılık verdiniz. Öyleyse şimdi sizinle kendi aramda duvar örmeye, 30 bin ruble biriktirmeye ve yaşamımı, ne bileyim, Kırım’da, güney kıyılarında, dağlarda, asma
Ah, şu dünyada gerçekler ne kadar korkunç! Bu güzel, bu halim selim, bu göksel varlık bir zalimdi, ruhumun dayanılmaz tiranı, bir işkenceciydi! Bunu söylemezsem kendime iftira atmış olurum! Onu sevmediğimi mi sanıyorsunuz? Onu sevmediğimi kim söyleyebilir? Bakın: Burada bir alay, burada yazgının ve doğanın acı bir alayı var! Bizler lanetlenmişiz, insanoğlunun hayatı gerçekte lanetlidir (bu arada benim de tabii...). Bazı konularda hatalı davrandığımı kabul etmem gerekirmiş. Evet, yanlış olan bir şeyler vardı. Her şey açıktı, planım gökyüzü kadar aydınlıktı: “Sert ve kibirli olacağım, kimsenin ruhumu yatıştırmasına ihtiyacım yok, suskun acılar çekerim.” Evet, hepsi buydu, yalan söylemiyordum, yalan söylemiyordum... “Bunda gönül yüceliğinin olduğunu kendisi sonra görecek, ama şimdi sezemez. Bunu zamanla anlar anlamaz, bana on misli değer verecek ve ellerini göğsünde kavuşturarak bana yalvaracaktı.” İşte plan... Ama unuttuğum ya da gözden kaçırdığım bir şeyler olmalıydı. Beceremediğim bir şeyler vardı sanki. Ama yeter, yeter artık. Kimden bağışlanma isteyeceğim ki şimdi? Her şey bitti, cesur ve gururlu ol be adam! Kabahatli olan sen değilsin...
Birlikte gidiyorduk, üç kez gitmiştik, sanırım “Mutluluğu Kovalıyorum” ve “Öten Kuşlar” oyununu izlemiştik. (Ah, lanet olsun, lanet olsun!) Sessizce gidiyor, sessizce dönüyorduk. Niçin, niçin daha ilk günlerden suskunluğu kabullenmiştik? Başlangıçta aramızda tartışma hiç olmadı, öylece susuyorduk işte... Hatırlıyorum, o günlerde beni gizlice
Reklam
IX Evime hür, başın dik olarak, Evimin kadını olarak gir (Aynı şiirden) Liza’nın önünde şaşkın, bitkin, iğrenç derecede bozulmuş bir halde duruyordum; galiba bir yandan gülümsüyor, bir yandan da tıpkı önceden, can sıkıntıları arasında düşündüğüm gibi pamuklu, hırpani sabahlığının önünü kavuşturmaya çalışıyordum. Apollon bir iki dakika durduktan
“Ama ilerlemek için sana gereken mesafe nerede? Piyasan nerede?” Wyatt keyifle güldü. “Piyasa mı? Ben artık kullanım için çalışıyorum, kâr için değil...yani kendi kullanımım için...yağmacıların kârı için değil. Piyasam da yalnızca benim hayatıma bir şeyler katanlar...onu kemirenler değil. Piyasa dediğin, ancak üreten insanlardır, yalnızca
II Son dadandığım yer bir rulet kumarhanesiydi. Burası öyle bir yerdi ki, kendimi oraya gitmekten alıkoyamıyordum. Yanımda da beni kumarla tanıştıran prens vardı. Burada en çok tutulan kumar “bank”tı. Büyük zenginler geliyor, ortada korkunç paralar dönüyordu. Bir süre sonra burası da bana itici gelmeye başladı, çünkü buraya gelen birinin kum gibi
Sayfa 780Kitabı okudu
Resim