tüketicilerin arzuları kendileri tarafından yaratılmamakta, amacı daha önceden varolmayan ihtiyaçlar yarat­mak olan reklamcılık ve satıcılık teknikleriyle suni olarak oluştu­rulmaktadır. Dolayısıyla, istekler tatmin edildikleri sürece dayan­ maktadır. Galbraith buna "bağımlılık etkisi" (dependence effect) demektedir. Ona göre pazar süreci müsriftir, çünkü kaynaklar bi­reylerin istemediği, ancak onları satın almaya ikna etmek için büyük paralar harcandıktan sonra satılabilecek malların üretimine tahsis edilmektedir.
Sayfa 152Kitabı okudu
Ve işsizlik uzadıkça ihtiyaçlar artar. Bu bir yasadır. Hayaller kuran kişi doğal olarak cömert ve yumuşaktır; gevşeyen zihin hayata sıkı sıkı sarılamaz. Bu yaşam tarzında, kötülüğe iyilik karışmıştır, çünkü gevşeklik kötü olsa da, cömertlik iyidir. Ama çalışmayan yoksul, cömert ve yüce gönüllü kişinin işi bitiktir. Kaynaklar tükenir, gereksinimler artar.
iş Bankası kültür yayınları
Reklam
İnsan evinden sadece hayaller kurmak için çıkar. Tembel bir yaratıcılık. Uğultulu ve durağan bir uçurum. Ve işsizlik uzadıkça ihtiyaçlar artar. Bu bir yasadır. Hayaller kuran kişi doğal olarak cömert ve yumuşaktır; gevşeyen zihin hayata sıkı sıkı sarılamaz. Bu yaşam tarzında, kötülüğe iyilik karışmıştır, çünkü gevşeklik kötü olsa da, cömertlik iyidir. Ama çalışmayan yoksul, cömert ve yüce gönüllü kişinin işi bitiktir. Kaynaklar tükenir, gereksinimler artar.
Sayfa 156 - Cilt IIKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
]•[ İnsanların zorunlu yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak güce sahip olmaları birinci derecede önceliklidir. Yaşamsal sorunları giderilmemiş insanların yaşamsal olmada ikinci derece öneme sahip ihtiyaçlarına bu sebeple sıra gelmez. İnsanlar kitap okumuyor diye sık sık eleştiri yaparız. Şunu düşünmeyiz! Kitap okuyabilecek kadar rahat mı? Okuduğunu anlamasına engel içinde sorunları var mı? Yaşamsal zorunlu ihtiyaçlarını karsılamakta zorlanan bir insana kitap okumak ve kendini geliştirmek zul gelir. İlk insan ile bugün ki insanın arasında ihtiyaçlar bakımından hiçbir bir fark yoktur. Farkı üreten sömürgeci zihniyetin insanların zorunlu yaşamsal ihtiyaçlarını gideremeyecek boyutta kendilerine muhtaç bırakılmış olmalarıdır. Kaynaklar kıt değil ihtiyaçlarda sömürgecilerin yaygarasını yaptığı gibi sınırsız değil. Sorun kaynakların tekellerin, sömürgecilerin eline geçmiş olması ve paylaşmakta bilinçli bir şekilde adaletsiz kalan dünya ekonomik düzeninin kendisidir. En büyük ihtiyacımız sevgi, saygı, huzur olmasına rağmen neden bu ihtiyaçlarımızı gideremiyoruz? Ekmeğe muhtaç insanlar bu ihtiyaçlarını giderebilir mi? İnsanları ekmeğe kim veya hangi zihniyet muhtaç bıraktı?
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
ihtiyaçlar ve kaynaklar
daha iyisini tanımayan ve kıyaslama yapamayan bir insanın kendi yaşam şekliyle yetinip memnun oması olağandır. Bundan ötürü Eski Denge'deki bir toplum kendini geri kalmış ve yoksul olarak görmez
Ekolojik ve İktisadi Açıdan Dünya'nın Fiziki Tükenişi
Daha 1820'li yılların sonunda ünlü Fransız iktisatçısı Jean-Babtiste Say, "Doğal kaynaklar tükenmezdirler... Ne çoğaltılabilirler ne de tükenirler, bu yüzden ekonomi biliminin konusu dışındadır" demişti. Fakat ortalama bir burjuva iktisat ders kitabı da daima şu tekerlemeyle başlar: İhtiyaçlar sonsuz, kaynaklar kıttır... Bir yerde sınırsız doğal kaynaklar öte yanda kıt kaynaklar ve sonsuz ihtiyaçlar... Kimse de çıkıp her şeyin sonlu ve sınırlı olduğu bir dünyada ihtiyaçların neden sonsuz olduğunu merak etmez...
Sayfa 48 - Özgür Üniversite Kitaplığı: 31Kitabı okudu
Reklam
41 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.