1672. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi:
Bazı insanlar Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e kâhinlerin yaptıkları hakkında fikrini sordular da Resûl-i Ekrem:
- "Aslı olan, (doğru) bir şey değildir" buyurdu.
- Ey Allah'ın Resûlü! Ama onların bize verdikleri geleceğe ait bazı haberler söyledikleri gibi çıkıyor, dediler.
Şartlar ve olaylar yani imparatorluğun çöküş faciası ise, onların bu ruh halini durmadan besler.
Hülasa bu genç nesil, Sultan II. Abdülhamit'e ve onun ilkel nizamına karşı elbette savaşa geçeceklerdi.
Cafer Çelebi geldiği vakit ona:
"İslam askerini itaatsizliğe ve ısyana tahrik edenin cezası nedir" diye fetva istedi; o da:
"Eğer sabit olursa cezası idamdır" deyince:
"Senin fesadın bence gerek lahikan ve gerek sabıkan sabittir ve kendi hakkındaki fetvayı kendin verdin" diyerek divan-ı hümayun önünde boyunlarını vurdurdu.
Sultan Selim, saltanat kanunu mucibince kendi oğlu Süleyman'dan başkasını hayatta bırakmamaya karar verdi ve Bursa'ya gelerek ibtida elinde bulunan biraderleri Şehinşah, Alemşah ve Mahmud'un oğullarını boğdurarak işe başladı.