Fosforlu kalem alıyordum,20 liralık olanlar bir ay zar zor gidebiliyor. Sinirlendim gittim iki tanesine 280 lira verdim. Yine bir ayda bitsin stabiloyu dava ederim.
Uzaklara bakabiliyor olmanın bir nimet olduğunu geçtiğimiz haftalarda fark etmiştim. Gozünün önünde insan eliyle sonradan iliştirilmiş bir şeyler olmadan yani, bina gibi. Bunun insanın hayal gücünü ve ufkunu genişlettiğine inanıyorum, şimdilik böyle en azından. Baktığında beş metre ötesini görmekle, beş yüz metre ötesini görmenin ya da beş bin metre ötesini görmenin insan ufkunda aynı etkiyi göstermediğine eminim. Okumadım, içeriğini bilmiyorum ama bu İmam Gazalî'nin "göğe bakmanın faydaları" gibi bir metni var, onun içinde her ne yazıyorsa söylemek istediğim şey onunla ilgili olabilir.
Ayrı bir nimet ki bu iletiyi Hacı Bayram'da Şeyh İzzettin Türbesinin ön taraflarındaki parkta, karşı tepenin yamaçlarını seyrederken yazıyorum. Böyle söyleyince iletim sınıf atlamış gibi hissettim. Odamda iki metre ötesini ancak görebiliyorken yazdığım iletilerden bi farkı olmalı diye geçiriyor insan içinden. Ama maalesef fiziken bir yerde olmak oradan olmak, oralı olmak ya da oranın rengine boyanmak demek olmuyor. Öyle olsaydı bir sürü Allah dostunun gelip geçtiği şu mekanda ben de ermiş oluverirdim. Ama ben hala "ben ne zaman akıllanacağım" diye geçiriyorum içimden. Neyse konuyu nerden nereye getirdim. Şimdi gidip kemankeş'te bir şerbet içip kitap okuyayım. Okuyacağım dedim, okumam gerek. Selametle 🌿
"NE OLACAK BU İNSANLARIN HALİ"
DİYE DÜŞÜNÜRKEN BİRDEN
İKİ KANATLI BİR KAPI AÇILDI...
Niyâzî-i Mısrî kaddesellâhü sırrahu’l azîz- kullardaki durumu şu şekilde açıklıyor.
“Bin altmış yedi senesi Rebiu'l-ahir sonlarında bir gün kulların çokluğunu, fakat abidlerin azlığını, zahidlerin nadir olduğunu, ariflerin de yani ariflerden Allah
SEVİŞEN
Seni seviyorsam bununla her yerin
Öyle iç çekişlerin gibi bir değil iki
Nasıl yaşamaya başlar daha çok
Buluşan iki mısra gibi.
Bir şiirin Kokusuz, tatsız çocuk adları gibi.
Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurur:
“Andolsun ki sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü ümit eden ve Allah’ı çokça anan kimseler için, Allah’ın Rasulü’nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab/21)5
İşte böyle! Tağutlar, gerçek durumlarını anlatmaktan, mü’minleri dost edinmekten, bu dinin düşmanlarından beri olmaktan, onlara, onların sahte ilahlarına ve batıl sistemlerine karşı düşmanlık göstermekten uzak, iki kanadı kesilmiş, topal ve eğri bir halde olmadığı sürece, hiçbir zaman ve hiçbir yerde İslam’a rıza göstermezler, İslam ile barış yapıp İslam için enstitü veya üniversiteler açmazlar, konferanslar düzenlemezler ya da kitaplarda ve dergilerde İslam’dan bahsedilmesine izin vermezler.
Bu durumu tüm açıklığı ile “Suudi Arabistan” isimli devlette görmekteyiz. Şöyle ki bu devlet, Tevhid’e ve Tevhid ile ilgili kitaplara teşvik etmesiyle, ölülerden medet umma, sufiler, nazarlık, ağaç ve taşlarla ilgili şirk ile mücadele konusunda alimlere müsaade vermesiyle ve hatta teşvik etmesiyle insanların gözünü boyamaktadır. Bu bölünmüş ve eksik olan Tevhid ve bu eksik Tevhid’in davetçileri, yöneticilerden ve kafir düzenlerinden uzak durdukları müddetçe mutlaka onlardan destek, dayanışma ve teşvik görmeye devam edeceklerdir. Halbuki Cüheyman’ın (Rahimehullah) ve onun gibilerinin Tevhid ile dolup taşan yazıları neden destek görmemekte hatta saldırıyauğramaktadır? Neden Suudi hükümeti bu tür yazıları desteklemedi ve teşvik etmedi?
Ne kadar gelişmen ve olgun olursam olayım, on iki yaşımın değer yargılarıyla o an avucuma teslim edilen insanlığın önemini kavrayabildiğimi sanmıyorum.
Hazreti Ali şöyle buyurmuştur: Zulümde iki suçlu vardır. Biri zulmeden zalim, diğeri zulme rıza gösteren mazlum. Bu iki kişinin işbirliği ile zulüm ortaya çıkmaktadır. Zira tek taraflı olarak zulmün meydana gelmesi mümkün değildir. Zalim havada zulmedemez. Zulüm; zalimin çekici ve mazlumun örsü ile şekil alan bir demir parçasıdır.
Olay, Girolamo Cardano adında Milanlı bir matematikçi mühendisin kulağına gitti. Fransızcaya uyarlanmış adı Jérôme Cardan mekanik konusundaki amatörlere kesinlikle tanıdık gelecektir: Kendisi arabalarımızda motorun yarattığı dönme hareketini tekerleklere ileten kardan mafsalının mucitlerinden biri. O zamana kadar Cardano da üçüncü derece
GÖZLERİ
Sanki hiçbir şey uyaramaz
İçimizdeki sessizliği
Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey
Gözleri getirin gözleri!..
Başka değil, aniaşıyoruz böylece;
Yaprağın daha bir yaprağa değdiği
O kadar yakın, o kadar uysal
Elleri getirin elleri!..
Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk;
Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
Gökyüzüne bak ve denize, dağlara bir de. Yavaşla biraz. Bulutları dinle, yapraklara anlat, dalgalarla dertleş. Yağmur yağarken ellerini iki yana aç ,başını göğe tut, bir şiir oku.
Tüm Rasullerin -Allah’ın salat ve selamı üzerlerine olsun- kendisine çağırdıkları Tevhid’dir. Ve bu, “La İlahe İllallah” kelimesinin anlamıdır, Allah (Subhanehu ve Tealâ)’yı ibadette birlemek ve ihlastır, Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın dinine ve O’nun dostlarına dostlukta bulunmaktır. Yine bu, Allah (Subhanehu ve Tealâ)’dan başka kendisine ibadet edilenlerin tümünü inkar etmek, onlardan uzak olmak ve Allah’ın düşmanlarına karşı düşmanlıkta bulunmaktır.
Bu aynı anda hem itikati Tevhid’in ve hem de ameli Tevhid’in tezahürüdür. İhlas Suresi itikadi Tevhid’indelili iken,Kafirun Suresi de ameli Tevhid’indelilidir. Nitekim Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), öneminden dolayı bu iki sureyi çokça tekrar eder ve özellikle sabah ve diğer namazların sünnetlerinde sürekli olarak bu ikisini okurdu.
1535 yılında Del Fiore bu defa Niccolo Fontana Tartaglia adında Venedikli bir bilgine meydan okuyor. Tartaglia 35 ya- şında ve henüz önemli bilimsel bir eser yayınlamamış. Del Fiore neslinin en iyi matematikçilerinden olacak birine hitap ettiğini bilmiyor. İki bilgin birbirlerine yenilenin yenene otuz ziyafet borçlanacağı bir meydan okuma için otuz soruluk bir iste veriyorlar. Haftalar boyunca Tartaglia Del Fiore'nin gönderdiği üçüncü derece problemlere kafa yoruyor ve sürenin onuna sadece birkaç gün kala formülleri buluyor! Otuz problemi birkaç saat içinde çözüyor ve karşılaşmayı ezici bir üstünlükle kazanıyor.
Hikâye burada bitebilirdi ama devamı var: Tartaglia yöntemini halka açmayı reddediyor. Bu durum dört sene boyunca orada kalıyor.
İmam Muhammed Bin Abdulvehhab şöyle der:
“İslam dininin iki temel kaidesi vardır. Bunlar:
Birincisi: İbadeti Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya has kılmak, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, insanları buna teşvik etmek, bu esasa göre dost edinmek ve bunu terkedeni tekfir etmek.
İkincisi: İbadet konusunda, Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya şirk koşulmasına karşı insanları uyarmak, bu konuda tavizsiz davranmak, bu esasa göre düşmanlık yapmak ve bu konuda Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya şirk koşanı tekfir etmek.”