Ülkemizi iyi tanıyan bir adamın "Size çeşitli ihtiyaçlar yaratmalıyız" dediğini duymuştum. Yine "şey'leri kastediyordu. "O zaman siz de çalışmak için can atarsınız" diye devam ediyordu bu bilge adam. Ellerimizin gücünü "şey'ler üretmek için harcamamız gerektiğini söylemeye çalışıyordu. Sözde kendimiz için, ama öncelikle Papalagi için "şey'ler. Biz de yorgun, solgun ve iki büklüm olmalıymışız.
paranın muzazzam gücü...
...Ne var ki patronunun karşımda el pençe divan durduğunu gören ço­cuğun da karşımda iki büklüm olduğunu gördüm ve böy­lelikle, paranın o muazzam gücünü ilk kez o an -manevi ağırlığıyla Trabb'in çırağının eğilip bükülmesine neden oldu­ğunu gördüğüm o an- deneyimlemiş oldum.
Reklam
Günün birinde “kafes”ten çıktı . Bir ölü gördü. - Bu nedir ? - Bu , insanın kaderidir . - Yani benim de mi ? - Evet . Ölüm nedir ?
Sayfa 23 - Fecr YayınlarıKitabı okuyor
Kadın konuşur: Doğu’dan kopar gelirdin; sarardın kollarınla beni, sabah çiyleriyle ürperirken bütün bedenim, ey Güneş! Giyindiğin mavilikler üstünde güvercinler uçardı, öpüşlerimiz seher yelleri estirirdi yapraklarda; ve ben bırakırdım kendimi sevgine, güçsüzlüğümün tadına doyamayarak. Ah! Ah! Ne diye koşar dururdun dağlarda? Sonbaharın gece gündüz eşitliğinde bir yabandomuzu yaraladı seni! Öldün; ağlıyor pınarlar; ağaçlar iki büklüm, çıplak çalılıklarda kış rüzgârı ıslık çalıyor. Gözlerim neredeyse kapanır benim de, madem karanlıklar sarıyor seni. Şimdi dünyanın öbür yanındasın sen, benden daha güçlü sevdalının yanında. Ey Persephone, güzel olan ne varsa sana doğru iniyor hep, bir daha da dönmüyor.
"Evim oldun sen benim. Ben bankalarda, parklarda iki büklüm bir kat sabahlarken evim oldun. Kör kuyulara sürüklenirken, dipsiz uçurumlara giderken, sarp dağlarda yürürken evim oldun. "
Sayfa 153 - Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Gençler bir tek kendileri genç oldu sanıyorlar. Bir onların hayatı var sanki, biz hiç yaşamadık, biz hiç genç olmadık, hiç hata yapmadık. Ben de anamdan böyle iki büklüm ihtiyar doğmadım.
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
112 syf.
7/10 puan verdi
Yoruma başlamadan önce yazarın kendisine has bir dili olduğunu belirtmem gerekiyor. Öykülerin içerisine yerleştirdiği bireysel eleştirileri karakterler üzerinden aktarırken kendinizi başka bir diyarda hissetmenizi sağlamış. Karakterlerin yaptığı eylemler veya düşünceleri arasında dolaşırken yaşamın ne olduğunu da sorguluyoruz. Kitabın başında
Maskeli Timsahlar Kongresi
Maskeli Timsahlar KongresiBarlas Özarıkça · Metinlerarası Kitap · 20248 okunma
" Üzülme ufaklık Yaşıyorum ümitsiz, Yaşıyorum bir hayli yersiz günlerimi Bizim gibiler gidemez ufaklık Bizden yalnızca giderler Hem de öyle bir giderler ki Söker atarlar iki büklüm yüreğini Kendine iyi bak ufaklık Üzüldüm ama nefret değil bu küsemem Direndim savruldum Ama kaybettim diyemem Üzülme ufaklık Filmini izleyen var göklerde Sen rolünü iyi oyna..."
Ebû Mûsa el-Eşa'rî (r.a.)
"Ebû Mûsa el-Eş'arî uzun yıllar idarecilik yapmasına rağmen dünya malına hiç iltifat etmedi. Herkese Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında yaşadıkları mütevâzı hayattan örnekler vererek sâde yaşamanın güzelliğini anlattı. Çok hayâlı bir insandı. Geceleri uyurken vücudunun açılabileceğini düşünerek bir nevi pijamayla yatardı. Allah'tan utandığı için karanlıkta iki büklüm yıkandığını söylerdi. Talebelerini yumuşak kalbli olmaya teşvik eder, Allah korkusundan dolayı ağlamayı tavsiye eder ve: –Ağlayamıyorsanız, ağlamaya gayret edin! Zira cehennem ehli, göz pınarları kuruyana kadar ağlayacak, sonra içinde gemiler yüzecek kadar kanlı yaşlar dökecekler, derdi."
Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Artık büyük adamı yalnızlığa ittikten sonra, ona ne yaptı- ğını unuttun. Hemen yeni bir saçmalık konuştun, yeni bir alçaklık yaptın, onu tekrar derinden yaraladın. Sen unutursun. Ama büyük insanın özelliğindendir unutmamak, kin gütme- mek, ama senin niçin böyle bayağı davrandığını anlamaya çalışmak. Bu da senin için yabancı, biliyorum. Ama inan
Reklam
Para her şeyin ilacı güzel kardeşim, parası olan adam yaşlanmaz. Senin baban işçiydi, erkenden çöktü evet. Babanın çektiğini sen çeksen sen de iki büklüm olursun. Bizim babamız iki büklüm oldu
İnsanlara karşı ancak ve ancak tevazu sergilemek gerekir. Tevazu ise asla birinin önünde iki büklüm olmak değildir.
Yazarın fikirlerinin aklında nasıl belirdiğini; fikirlerin mü­rekkep hokkasının başında, karnı sıkışmış, kafası sayfalara gömülmüş haldeyken mi gelip gelmediğini çabucak anlarız; ki bu durumda kitabıyla alakamızı da çabucak keseriz! Kasılmış bağırsaklar kendini hızla ele verme konusunda -bun­dan hiç şüpheniz olmasın- ağır havadan, alçak tavanlardan ve dar odalardan geri kalmaz. Farklı bir ışık arayışı da vardır. Kütüphaneler her daim çok ka­ranlıktır. Yan yana dizili kim bilir kaç ciltten oluşmuş tepeler, yığınlar ve yüksek raflar; hepsi de ışığın içeri girmesini engelle­mek üzere bir araya gelmişlerdir. Bazı kitaplar dağların keskin ışığını veya denizin güneşli pırıltılarını yansıtır. Özellikle de renkleri... Kütüphaneler de, orada yazılan kitaplar da gridir. Alıntılarla, referanslarla, dipnotlarla, sayısız çürütmelerle dolup taşarlar. Yazarın bedenini getirin aklınıza: ellerini, ayaklarını, omuz­larını, bacaklarını. Kitapları fizyolojinin ifadesi olarak düşü­nün. Pek çok kitapta oturup kalmış, kamburlaşmış, iki büklüm olmuş, masanın üstüne büzülmüş bir bedenin varlığını hissede­ bilir okur. Yürüyen bir beden kıvrımsızdır, yay gibi gergindir; güneşe maruz çiçek gibi, çıplak gövdesi, gergin bacakları, ince kollarıyla maruzdur engin boşluğa. Bir kitabın, bir insanın veya bir müzik kompozisyonunun değerini anlamaya yönelik ilk sorumuz şudur: Yürüyebili­yor mu?
Sayfa 24
İki büklüm olmuş bedende konaklayan acziyetim
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.