Bu yazı köyde geçirmek istedim. Köyde insanlar erken yatıp erken kalkıyorlar. Dolayısıyla sabah uyandığımızda olaylardan haberimiz oldu. Kitlenip kaldık televizyon karşısında. Bu neydi ki? Şaşkınlığımızın arasında onlarca farklı yorum duyup dinledik ama hiç biri dün gece duyduğum sözcükler kadar tesir etmedi bana. Teyzemin oğlu ve kardeşim on bir
Kitaplarla tanışmadan önceki hayatım; 1)Bizim mahalle duraklarında, (özellikle geç saatlerde) minibüs gelene kadar 15 dakika beklenir ve minibüs geldikten sonra 10 dakika’ya yakın 16 kişilik koltukların dolmasını bekliyor minibüs şoförü. Yani hayatımdan 25 dakika boşuna gitmiş olurdu. Tabi 25 dakika bana 25 saat gibi gelirdi. 2) Boş
Reklam
Ses hiç kesilmeden sürüyordu. Winston bir an kendine geldi ve ötekilerle birlikte bağırıdığını, topuklarını var gücüyle iskemlenin basamağına vurduğunu fark etti. İki Dakika Nefret'in en korkunç yanı, insanın katılmak zorunda olması değil, katılmaktan kendini alamamasıydı. Otuz saniye sonra en küçük bir zorlamaya gerek kalmıyordu. Tüm topluluk, elektrik akımına kapılmışçasına, ürkünç bir kin ve nefretle azgınlaşıyor, öldürme, işkence yapma, yüzleri bir balyozla yamyassı etme isteğine kapılıyor, insanlar ellerinde olmadan yüzleri kaskatı kesilerek çılgınlar gibi bağırıp çağırıyorlardı. Ama yine de, duyulan öfke, bir pürmüzün alevi gibi bir nesneden öbürüne yöneltilebilen, soyut,kimseyi hedef almayan bir duyguydu.
623 öğeden 901 ile 623 arasındakiler gösteriliyor.