Bu filmlerde insan yaşamıyla daha geniş doğa arasında analojiler yok değildir. Ters çevrilmiş kaplumbağa (Kasaba), kapana sıkışmış fare (Uzak), iklimler (İklimler), ahlat ağacı (Ahlat Ağacı), yılkı atı (Kış Uykusu), kış uykusu (Kış Uykusu). Ama Ceylan filmleri esas gücünü bu analojilerden çok, insanın kendine kurduğu "ikinci doğa"yı (kültürü, toplumu, yasayı) akan, hışırdayan, uğuldayan bir geniş doğanın içine yerleştirmesinden alır. Kasaba'da çocukların sınıfta okudukları "Andımız" boş sokakların, başıboş dolaşan köpeklerin, karlı ağaç görüntülerinin üzerine düşer. Ahlat Ağacı'nda Sinan'la iki genç imamın inanç, maneviyat, özgür irade ve vicdan üzerine tartışmalarına köpek ulumaları, inek böğürtüleri,, kuş cıvıltıları eşlik eder. Sinan'la İdris'in zaman, yalnızlık ve uyumsuzluk üzerine konuşmaları uzaktan gelen çakal sesleriyle bölünür. Ahlat Ağacı'nda iki genç erkeğin göl kenarındaki uzaktan çekilmiş kavgası, su başında karşı karşıya gelmiş iki kara hayvanının dişi uğruna ölümüne dalaşını hatırlatır. Aynı filmde Hatice'nin tüm ekranı kaplayan saçları dalgalanan yosunlar gibidir. Aynı sahnede, Hatice'yle Sinan'ın konuşmalarına rüzgarın sesi, yaprakların hışırtısı, kuş cıvıltıları eşlik eder. Üç Maymun 'un "Sen benim kaderimsin" sahnesinde Hacer'le Servet mavi deniz, mor dağlar, külrengi bulutlarla çerçevelenmiş geniş manzaranın içinde ufacık figürler olarak kalır. Mayıs Sıkıntısı'nda bu kez yakından çekilmiş insan
yüzleri çizgileri ve engebeleriyle bir araziyi andırır.
Bakanların Viyana'ya yerleştiği gün Irak savaş uçakları, hiçbir uyarı yapmadan, İran'da on iki kadar hedefe saldırı düzenlemiş ve Iraklı savaşçılar İran Körfezi'ni bir kez daha sarsmış, ayrıca petrol durumunu yeniden çıkmaza sokarak, üçüncü bir petrol şoku tehdidi yaratmıştır. 22 Eylül tarihinden önce de Irak ve İran sınırı boyunca ufak tefek
Ben hep denizciliğin sadece iki ustadan öğrenebileceğini düşünmüşümdür, birincisi deniz, ikincisiyse tekne, Peki ya gökyüzü, gökyüzünü unuttun, Evet, tabii, bir de gökyüzü...
Bilinen kısa ismi ile İbn Tufeyl (ö. 1185), bir İslam devleti olarak Ortaçağ’da, Güney İspanya’da kurulmuş olan Endülüs’te yaşamış, pek çok bilim alanında uzmanlaşmış bir Arap Müslümandı. Ünlü kitabının ve kahramanının ismi Hayy bin Yakzan idi.
Hayy'in kısaca özetleyeceğimiz öyküsü "yeryüzünün en ılıman ve mükemmel havasına sahip,"