Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben hep denizciliğin sadece iki ustadan öğrenebileceğini düşünmüşümdür, birincisi deniz, ikincisiyse tekne, Peki ya gökyüzü, gökyüzünü unuttun, Evet, tabii, bir de gökyüzü, Rüzgarlar, Bulutlar...
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Reklam
Ben yelken açma konusunda iki gerçek öğretmen olduğuna inanıyordum, biri deniz diğeri de tekneydi, Ve bir de gök, göğü unutuyorsun, Evet, tabii, gök, Rüzgarlar, bulutlar, gök, Evet gök.
Sayfa 36
_Sümerler, Türk'tür. _Tarih 5500 yıl önce Sümer’de başlar. _Sümerce kesinlikle Türkçedir. Prof. Atakişi Kasım _MÖ 2400 yıllarına ait çivi yazılı belgelerde Türk adları bulundu. _Sümerce, Türk, Fin ve Macar dillerine akrabadır. Asurolog Jule Oppert _Atatürk demiş ki: Bırakın şu Asurları! Asurlar Arap cinsinden. Bu Sümeroloji olacak demiş.
Ben hep denizciliğin sadece iki ustadan öğrenebileceğini düşünmüşümdür, birincisi deniz, ikincisiyse tekne, Peki ya gökyüzü, gökyüzünü unuttun, Evet, tabii, bir de gökyüzü, Rüzgarlar, Bulutlar, Gökyüzü, Evet, gökyüzü.
İnsan ve Sembolleri - Arketipler
_Rüyanızda şeytanla mücadele ettiğinizi gördüğünüzde fark edeceksinizdir ki mücadele ettiğiniz yalnızca kendinizdir. Düşünü gördüğümüz kimse, İçimizdeki diğer yandır. Tanrım şükürler olsun ki beni böyle yaratmamışsın. Düş, düşü gören kişiye değil, bir topluluğa, halka, insanların tümüne aittir. Gelecekteki kişiliğimiz çok önceden oradadır ama
Reklam
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
Çok severim bu anektodu
- Günde yirmi sayfa yazıyorum, dedi bir gün, ustam Haldun Taner. Afalladım. Nasıl yani? - Ben sabah altıda, atarım daktiloyu balkona, öğleye doğru yirmi sayfayı bulurum. - Ne yazıyorsunuz? Aklınıza bir şey gelmediği olmuyor mu? - Olmaz olur mu? Öyle bakakalıyorsun Marmara denizine . - O zaman ne yazıyorsunuz hocam? - Çevrede gördüklerimi . Alacakaranlıkta iki martı sezilir, onları yazarım. Uzaktan bir taka geçer, kıyıda bir deniz kırlangıcı bir böceği paralar, bir minibüs ilkokul çocuklarını toparlamaya gelir, martılar kayalıklara üşüşür, bütün bunları yazarım. İlle bir eser yazmak iddiasıyla değil, günlük yirmi sayfa yazma antrenmanımı yitirmemek için. Sonra bu yirmi sayfayı kullanmak zorunda değilsin, yırtıp atabilirsin, belki içinden bir yerlerini kullanabilirsin, demişti gülümseyerek. Yırtıp atabilirsin, dediği o yirmi sayfalardan , Haldun Taner'in unutulmaz "Yalıda Sabah" öyküsü çıktı.
Sayfa 141Kitabı okudu
Sen tüm bunları nereden öğrendin, Öğrendim işte, Nasıl öğrendin, Tıpkı senin gibi, sen de liman reisine denizciliği denize açılınca öğreneceğini söylememiş miydin, Henüz denize açılmadık ki, Ama denizin üstündeyiz, Ben hep denizciliğin sadece iki ustadan öğrenebileceğini düşünmüşümdür, birincisi deniz, ikincisiyse tekne, Peki ya gökyüzü, gökyüzünü unuttun, Evet, tabii, bir de gökyüzü, Rüzgarlar, Bulutlar, Gökyüzü, Evet, gökyüzü.
Sayfa 39 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Yazar sabah kalkıp işe gitmez, evin yazma bölümüne yerleşir. Yazar karıları buna çok bozulurlar: - Bütün gün evde bu herif! N'apabiliriz? Dükkânımız evimiz. Yazarlık eğer işimiz ise, her gün belirli bir süreyi ona ayırmak zorundayız. Nasıl marangoz sabahleyin dükkânını açıyor, başlıyor çalışmaya, yazar da aynen oturmak zorunda mesaisinin başına. - Günde yirmi sayfa yazıyorum, dedi bir gün, ustam Haldun Taner. Afalladım. Nasıl yani? - Ben sabah altıda, atarım daktiloyu balkona, öğleye doğru yirmi sayfayı bulurum. - Ne yazıyorsunuz? Aklınıza bir şey gelmediği olmuyor mu? - Olmaz olur mu? Öyle bakakalıyorsun Marmaradenizine. - O zaman ne yazıyorsunuz hocam? - Çevrede gördüklerimi. Alacakaranlıkta iki martı sezilir, onları yazarım. Uzaktan bir taka geçer, kıyıda bir deniz kırlangıcı bir böceği paralar, bir minibüs ilkokul çocuklarını toparlamaya gelir, martılar kayalıklara üşüşür, bütün bunları yazarım. İlle bir eser yazmak iddiasıyla değil, günlük yirmi sayfa yazma antrenmanımı yitirmemek için. Sonra bu yirmi sayfayı kullanmak zorunda değilsin, yırtıp atabilirsin, belki içinden bir yerlerini kullanabilirsin, demişti gülümseyerek. Yırtıp atabilirsin, dediği o yirmi sayfalardan, Haldun Taner'in unutulmaz "Yalıda Sabah" öyküsü çıktı.
Sayfa 141 - Bilgi YayınlarıKitabı okudu
197 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.