– Günde yirmi sayfa yazıyorum,
dedi bir gün ustam Haldun Taner. Afalladım. Nasıl yani?
– Ben sabah altıda, atarım daktiloyu balkona, öğleye doğru yirmi sayfayı bulurum.
– Ne yazıyorsunuz? Aklınıza bir şey gelmediği olmuyor mu?
– Olmaz olur mu? Öyle bakakalıyorsun Marmara
denizine.
– O zaman ne yazıyorsunuz hocam?
– Çevrede gördüklerimi. Alacakaranlıkta iki martı
sezilir, onları yazarım. Uzaktan bir taka geçer, kıyıda bir deniz kırlangıcı bir böceği paralar, bir minibüs ilkokul çocuklarını toparlamaya gelir, martılar kayalıklara üşüşür, bütün bunları yazarım. İlle bir eser yazmak iddiasıyla değil, günlük yirmi sayfa yazma antrenmanımı yitirmemek için. Sonra bu yirmi sayfayı kullanmak zorunda değilsin, yırtıp atabilirsin, belki içinden bir yerlerini kullanabilirsin, demişti gülümseyerek.
Yırtıp atabilirsin, dediği o yirmi sayfalardan, Haldun Taner'in unutulmaz "Yalıda Sabah" öyküsü çıktı.
Sayfa 142 - EViMiZ DÜKKANIMIZ, ViTRiNiMiZ BULUNMAZ