"Siz bu işi biraz çaprazından almışsınız. Mustafa Kemal'in bir sözü var. Hiç duydunuz mu?"
"Ne üstüne?"
"Kuvayımilliye'ye inanmayanlar üstüne... İlk yıllarda kendisine zorluk çıkaranları sonra neden bağışladığını sormuş da bir arkadaş... 'Hak veriyorum,' demiş. 'Ben Erzurum'dan İzmir'e bir elimde tabanca, bir elimde idam direklerimle geldim!' demiş... 'Herkesin harcı değil bu,' demek istiyor."
"Ona öyle söylemek düşer. O bağışlayacak ama biz bağışlamayacağız, hiç bağışlamayacağız. Bilenlerle bilmeyenler nasıl bir olmazsa, savaşanlarla savaşmayanlar da bir olamaz. Celile'den sonra gözüm açıldı. İnsanlara bir başka türlü bakmaya başladım. O zamandan beri benim için iki çeşit insan var: Vuruşmuş olanlarla vuruşmayı göze alamamış olanlar..."
Enver, ittihatçlık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp Derne'den yazdığı mektubunda cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir:
Ruhum!
Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, cemiyet işi başka. Ben cemiyetin esasını kuranlardan bulduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmamı hacet olmadığı halde, neden cemiyetten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim.
Enver, İttihatçılık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp/Derne'den yazdığı mektubunda Cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve Terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir:
Ruhum!
Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, Cemiyet işi başka. Ben Cemiyet'in esasını kuranlardan bulunduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmama hacet olmadığı halde, neden Cemiyet'ten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim
“Enver, İttihatçılık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp/Derne'den yazdığı mektubunda Cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve Terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir:
Ruhum!
Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, Cemiyet işi başka. Ben Cemiyet'in esasını kuranlardan bulunduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmama hacet olmadığı halde, neden Cemiyet'ten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim.”
Senin gözün açık,kalbin uyuyor;benim gözüm uyuyor,gönlüme kapı açılmış!Gönlün beş ayrı duygusu var,gönül duygusuna iki cihan da pencere.Sen kendi zayıflığınla bana bakma,sana gece çağı ama o gece,bana kuşluk vaktidir…
ölene kadar biz
deşecekler her yerimizi tank, tüfek, süngülerle
olsun, varsın olsun be iki gözüm, şah damarım
kahrımız talan edecek tohumlarını
bekle sen ey İbrahim'in nesli
iki secde arasına dualarımızı katık edeceğiz de
gün yüzü görmeyecekler
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır.
_Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Hz.Bilal'den sonra Medine'de Rasulullah(sav)'in ikinci müezzini yine iki gözü âmâ sahabî Abdullah İbni Mektum idi.Abdullah İbni Mektum:"Ya Rasulullah!Benim iki gözüm de kör olduğu için çukurlara düşüyorum evim uzak,zor oluyor,sabah namazına gelmesem olur mu ?"dediğinde; Rasulullah Efendimiz:"Sabah namazlarına gelmen daha önemli ey Abdullah İbni Mektum"der.Ve her zaman Peygamber efendimiz (sav)'in sabah ezanını okuyan Abdullah İbni Ümmü Mektum'dur.
Yapamadım çünkü utandım Allah'ım... Yarım kaldı ilk namazım... Diğer Müslümanlar gibi, sana layık bir kul olamadım ben! Bunca yıl göremedim seni. Bulamadım. Yine de merhamet edip huzuruna aldın sen beni yüce yaratıcım ama namazımı bile kılabilmeyi başaramadım. Çünkü huzurunda durmaya gücüm yok! Sen bana hayat vermişken el vermiş, ayak vermişken. Beni yokluk âleminden dünyaya göndermişken. Ne acı ki görmedi gözüm seni yıllarca. Sen yine de bana merhamet ettin. Beni İslam'a davet ettin. Şimdi söyle yüce yaratıcım! Merhametinin altında benim gibi bir nankör utanmasın da kimler utansın? Özür dilerim Sen'den namazımı yarıda bıraktığım için Allah'ım. Beni affet.
Benim başım yüce, iki gözüm yücelerini görüyor. Ulvi görüş sahibini zarardan korur. Ben dağın başındayken dağın eteğini görürüm. Her çukuru, her düzü kat kat görürüm.