Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aradan iki hafta daha geçti. İvan İlyiç artık kanepeden kalkamıyordu. Yatakta yatmak istemiyordu, kanepede yatıyordu. Çoğu zaman da yüzü duvara dönük yatıyor, sürekli aynı acıları çekiyor, hep aynı yanıtsız sorunun yanıtını bulmaya çalışıyordu. “Nedir bu? Gerçek olan ölüm müdür yoksa?” İçindeki ses yanıt veriyordu: “Evet, ölümdür.” “Bunca acılar niçin öyleyse?” Ses bir kez daha yanıt veriyordu: “İşte öyle... Bir nedeni yok.” Konuşma burada bitiyordu, gerisi gelmiyordu.
Evlilik
Günün birinde onun hiç durmadan aynı sözleri tekrarlamasından bıkıp usanacagim, sirf onu hosnut etmek için biriyle evlenip o adam sevmeye zorlayacagim kendimi. ikimiz birlikte bir gelecegimiz oldugu hayalini kurmayi basaracagiz: kirda bir ev, cocuklar, çocuklarmizin gelecegi. Ilk yil sık sık sevisecegiz, ikinci yil daha az; üçüncü yildan sonra insanin aklina herhalde ancak on beste bir gelir seks, aklina geleni ise ayda bir gerçeklestirir. Daha da beteri, hemen hemen his konusmayacagiz. Durumu kabullenmeye calisacagim, neyim eksik, bu adam artik benimle ilgilenmiyor, yüzüme bile bakmiyor, hep arkadaslarindan söz ediyor, sanki gercek dünyasi onlarms gibisinden kendi kendimi sorgulayacagim. Evliligimiz iyice kötülediginde gebe kalacagim. Cocugumuz olacak, bir süre birbirimize yakinlasacagiz, sonra her sey gene eskisi gibi olacak. Dün -ya da günlerce önce miydi bilmiyorum artik- o hemsirenin anlattigi teyze gibi kilo almaya balayacagim. Perhizlere girecegim, her gün, her hafta sistematik yenilgilere ugrayacagim, her türlü denetim cabama israrla karsi koyarak artan kilolar karsisinda. O asamada, depresyonu engelleyen sihirli haplar kullanmaya balayacagim, derken bir-iki çocuk daha yapacajim, çok kisa süren ask gecelerinin meyvesi olarak. Çocuklarımın yasam nedenim oldugunu söyleyecegim herkese, oysa aslinda benim yasamim onlarin yasam nedenidir. Herkes bizi mutlu bir çift olarak görecek, yüzeyde görünen mutlulugun altindaki yalnizliklardan, öfkeden, tevekkülden kimsenin haberi olmayacak.
Reklam
Cam kenarında oturan yolcu yol yorgunu olmayıp gökten kuş tüyleri gibi inen iri tanelere biraz daha dikkat etseydi yaklaşmakta olan güçlü kar fırtınasını sezebilir, belki de bütün hayatını değiştirecek bir yolculuğa çıkmış olduğunu ta baştan anlayıp geri dönebilirdi. Ama geri dönmek aklında yoktu hiç. Akşam çökerken yeryüzünden daha aydınlık görünen göğe gözlerini dikmiş, gittikçe irileşen ve rüzgârda savrulan kar tanelerini yaklaşmakta olan bir felaketin belirtileri olarak değil, çocukluğundan kalma bir mutluluk ve saflığın en sonunda geri gelen işaretleri olarak seyrediyordu. Cam kenarında oturan yolcu, çocukluğunu ve mutluluk yıllarını yaşadığı şehre, İstanbul'a on iki yıldan sonra ilk defa bir hafta önce annesinin ölümü üzerine dönmüş, orada dört gün kalmış, hiç hesapta olmayan bu Kars yolculuğuna çıkmıştı. Yağan olağanüstü güzellikteki karın onu yıllar sonra görebildiği İstanbul'dan bile daha mutlu kıldığını hissediyordu. Şairdi ve yıllar önce yazdığı ve Türk okuyucusunun pek az tanıdığı bir şiirinde karın hayatta bir kere rüyalarımızda da yağdığını yazmıştı.
Sayfa 9 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
Oysa benim kendi başıma kalmaktan başka bir isteğim yoktu, iki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, hayal kurmak, rahatsız edilmeden uzun uzun okumak, iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak, bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum. Bilincine varmasam da, yıllardır özlemini çektiğim tek şey tam bir sessizlik ve dinlenmeymiş aslında.
yarın Kudüs'te olsaydım Rahmet Mescidinde murabıtlar için hazırlanan iftara katılırdım. "tok olsan da biraz ye, bu yemekte bereket vardır". ben başka hiçbir yeri özleyemiyorum. yüzüme çarpan o bereketli havayı soluyarak bir kediyi severken bana uzatılan tabbulenin tadını düşünüyorum. beş dakika öncesinde karnımın acıktığını fark
Babam boşyere alışveriş yaptığımı sanıyor oysaki bu alışveriş benim depresyonumu iki hafta erteledi ...
Reklam
Bir hafta, iki hafta ve yarım hafta daha bekledikten sonra umutsuzluk çekingenliğe üstün geldi.
Hddam gibi 1köleye sahip olmak için; 4g ayakta durarak beklemeli, glük 200gr ekmek, 1kaç incir, 1slik uykuyla yetinmelidir. Vakit, derin tefekkür, manevi zikirle geçirilmelidir, özellikle arami, süryani dillerinde tekrarlanacak sırri mantralara konsantre olmalıdır
Eğer doktor bize bir haftalık ömrümüz kaldığını söylese ne yaparız? İki seçimimiz var. Bir seçim, öleceğimiz için üzüntü ve acı çekmektir. Herkese öleceğimizi söyler, "Zavallı ben ölece­ğim" diyerek büyük bir drama yaratırız. Diğer seçim, her anı mutlu olarak, gerçekten haz aldığımız şeyleri yaparak geçirmek­tir. Eğer yaşamak için bir haftamız kalmışsa bu seçimle hayatın her anından zevk alabiliriz. Canlı olduğumuzu dolu dolu hisse­debiliriz "Kendim olacağım. Kalan zamanımı başkalarını mutlu etmeye çalışarak tüketmeyeceğim. Benim hakkımda neler düşü­neceklerinden korkmayacağım. Bir hafta sonra öleceksem, hak­kımdaki düşüncelerinin ne önemi var? Kendim olacağım" diye­biliriz.
Tom sadece on yaşındaydı. Ölüm, korku ve dehşet hakkında çok az şey biliyordu. Ölüm, o altı yaşındayken göçüp giden Büyük-büyükbaba’nın kutusunun içine düşmüş büyük bir akbaba görüntüsüydü; sessiz, içine kapanmış, artık nasıl iyi bir çocuk olunacağını ona söylemeyen, artık politika üzerine özlü yorumlar yapmayan, tabutun içindeki muma benzeyen şekildi. Ölüm onun için, yedi yaşındayken bir sabah uyanıp beşiğine baktığında, erkekler küçük bir hasır sepetle onu alıp götürmeye gelinceye kadar, kendisine görmeyen, mavi, sabit ve donuk bir ifadeyle bakan küçük kız kardeşiydi. Ölüm, dört hafta sonra kızın yüksek iskemlesinin yanında dururken, onun bir daha gülerek ve ağlayarak asla bunun içinde olamayacağını ve doğduğu için onu bir daha kıskandıramayacağını birden fark etmekti. Ölüm buydu. Ve ölüm, görünmeyen, ağaçların arkasında yürüyen ve duran; bu şehirde, bu sokaklarda son üç yılda bir, iki, üç kadını öldüren; ışıkları zayıf olan bir sürü yere yılda birkaç kez girmek için kırsal kesimde bekleyen Yalnız Adam’dı. Bu Ölüm’dü...
Reklam
Doymuş yağ ve şeker diyetiyle iki hafta boyunca beslenen farelerde, uzamsal hafızanın bozulduğu gösterilmiştir. Bu çalışmalar mikrobiyotadaki değişikliklerin, hafıza ve öğrenmeden sorumlu hipokampüs bölgesi üzerine etki gösterdiğini ortaya koymuştur. Yüksek yağ diyetiyle beslenen farelerin mikrobiyotaları sağlıklı normal farelere transfer edildiğinde ise bu farelerde hafıza ve öğrenme ile ilgili problemlerin oluştuğu gösterilmiştir.
Daha bir iki hafta önce özel yaşam denen şeyin var olmadığı bir toplama kampında yaşadığını anlayamadığı için Prohazka'yı alay konusu etmişti. Peki ya kendisi? Anasının evinin çatısı altından çıkar çıkmaz, olanca safdilliliğiyle özel yaşamının mutlak sahibi oluverdiğini sanmıştı. Ama hayır, ana evinin çatısı tüm dünyayı kaplıyordu ve Tereza'yı hiç bırakmayacaktı. Tereza anasından hiç kaçamayacaktı.
Bay Kazilly'nin şu kelime tutkusundan bıktım gerçekten. Acaba bir çocuğun kafasının kelimelerle dolup çatlaması mümkün mü? Zaten matematik ve fen ödevlerinden gına geldi ama bu adam diğer öğretmenler ve biz çocukların hayatlarındaki diğer şeylerfen bihabermiş gibi görünüyor. Heather'ın bu hafta sonu iki basket maçının olmasını umursuyor mu? Ya da Imani'nin grip olmasını. Belli ki umrunda değil. Varsa yoksa kelimeler
Sayfa 175
Bastille'in düşüşünden sonra 2 kiloluk ekmeğin fiyatı 14.5 Fransız kuru­şundan 13.5 kuruşa, iki hafta sonra da Belediye Binası önünde yapılan gösterilerin ardından 12 kuruşa düşürülmüştü. Bunun ardından gelen sükunet kısa sürdü. Buğday hasadı iyiydi an­cak uzun süren kuraklıklar buğday değirmenlerinin yeteri ka­dar un öğütmesini engellemişti.
Sayfa 85 - 86 - PdfKitabı okuyor
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.