Bir akşamüstü laboratuvar seyir defterine kısa bir cümle geçildi, "insülin molekülünün oluşturulması tümüyle tamamlanmıştır."! İnsülini yapay olarak elde etmek için bilim adamları 223 ardışık basamaktan geçmek zorunda kaldılar. Bunu bir kez düşünün: Şimdiye değin bilinen hiçbir kimyasal maddenin hazırlanması bu kadar zor olmamıştır. Üç yıl süreyle, on kişi durup dinlenmeden çalışmıştır... Oysa biyokimyacıların belirttiğine göre, canlı hücrede protein oluşumu en fazla iki üç saniyede gerçekleşir. Üç yıl ya da üç saniye! Canlı hücrenin üretim aygıtı günümüz kimyasınınkine göre ne kadar mükemmel değil mi?
Sayfa 121 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Ne vakit ambulans sesi duysam içim titrerdi. Yine öyle oldu. Sokağın başında kulakları sağır eden siren sesiyle son sürat gelen ambulansın bu sefer beni almaya geldiğini bilmek gerçekten korkutucuydu. Benzer durumları farklı kişi hallerde bilmem kaç kez yaşamış ve bu vahamete alışmış iki görevli atladı ambulanstan. Ölmek de yaşamak kadar sıradanmış gibi piyasadaki adamların sahteliğinden, sabahın köründe intihar eden bu kız yüzünden yarım kalmış kahvaltılarından ve merdivenlerin dikliğinden bahsederek yarım asırlık apartmanın ikinci katındaki insan kalabalığının önüne kadar geldiler.
Reklam
Sana anlatacağım o geceyi. Niçinini anlattıkça belki sen anlarsın. Bu işe iki kez giriştim ben, biliyorsun. Bir Ertegün içindi. Kör olayım ki içim parçalanıyordu onu görmedikçe. Sen anlayamazsın, öylesine aşık olduğunu sanmıyorum. Yüreğim ağzımdaydı. Duyarlığımdan kendim bile ürküyor, sakınıyordum. Ne sevgiydi ah o öyle, neydi...
Şirin Öğretmen'i, hastanedeyken yapılan bir haberle tanıdık: Sekiz yerinden bıçaklanmış ağır yaralı yatarken, fail serbest bırakılmıştı. Şirin Öğretmen, korunma hakkını kullanabilmek için, "Asla yalnız yürümeyeceksin" diyerek onun yanında yer alan Platform, iki çocuğu ve kendi ailesiyle birlikte uzun, zor ve sabır gerektiren bir
Sayfa 134Kitabı okudu
Bu kez biraz uzun sürdü bu keder Kollarımı iki yana açıp, dans etmek istiyorum Mutlu olmak istiyorum, ey kuşlar, ey çiçekler !
Reklam
Sırtüstü yatıp dinlendik biraz, ılık bir esinti vardı. Bir süre sonra doğrulup tentürdiyotu sürdü. Sigaralarımızı yaktık, yavaşça konuşarak oturduk orada. Gitmeye karar verdik sonunda. Evinin kapı­ sına kadar götürdüm. Orada durup kucaklaşırken birden sımsıkı yakaladı beni ve sürükledi. «Bırakamam seni daha,» dedi. Der demez de üstü­ me
Sayfa 81
Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun? Sonra bakışı iki kez daha döndür! Umudunu kesmiş olarak döner sana göz. Utanmış, bitkin düşmüştür o.
Binanın on beş metre yeraltındaki bodrum katında, alışık olunan bir izdiham yaşanıyordu. Işığa on santim yakın, ama on binlerce kilometre uzakmış gibi olan karanlık hücreler dolup taştığından, önceki gün ve dün akşam getirilen insanların büyük bir kısmı, hücreler arasında çapraz dolambaçlar çizen koridorda bekletiliyordu. Birbirine sıkışık vaziyette ayakta tutulan bu insanların hiçbirine, birkaç saniyeliğine bile oturma izni verilmiyordu. Hepsinin önü duvara dönük ve gözleri bağlıydı. Bir veya iki saatlik zaman kesitinde, yalnızca bir kez değiştirmelerine izin verilen ayaklarından biri sürekli havada bekletiliyordu.
Sayfa 29 - Aram YayınlarıKitabı okuyor
Canlılar arasında sadece insanın gülebildiğini; somurttuğumuzda on sekiz, gülümsediğimizde ise sadece üç kasımızı kullandığımızı; gülümsemek için on dört kalori, kaş çatmak için yetmiş iki kalori yaktığımızı ve çocuklar günde yaklaşık üç yüz kez gülerken, yetişkinlerin ise günde ortalama on yedi kez güldüğünü biliyor muydunuz?
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
– Elinde değil... Bir kez gözünün önüne iki taban dikildi mi kendisini tutamıyor.
Ölmeye karar vermesinin çok basit iki nedeni vardı. Birinci neden: Yaşamındaki her şey hep aynıydı ve bir kez gençliği sona erdi mi hep yokuş aşağı gideceği belliyd: Yaşlılık dönüşü olmayan izler bırakacak, hastalıklar birbirini kovalayacak, dostlar birer birer yok olacaktı. Yaşamını sürdürmekle hiçbir şey kazanmayacakti, tam tersine aci çekme olasılığı hep artacaktı. İkinci neden daha felsefiydi: Veronika gazete okuyan, televizyon seyreden, dünyada olup bitenlerden haberli biriydi. Her şey yanlıştı ve kendisi herhangi bir şeyi düzeltebilecek durumda degildi- bu, tamamıyla âciz olduğu duygusunu büyütüyordu içinde.
Bu göz denilen organ, ne acayip bir şey? İstediği zaman, hiçbir şeyi kaçırmıyor işte. Ama işine gelmediği zaman, burnunun ucundakini bile görmüyorsun. Ne demişti bölük komutanı, Harbiye'de: Gözünü çok yükseklere dikersen, önünü göremez tökezlersin. Sürekli önüne bakarsan, bu kez de yüksekleri fark edemezsin.
İntihar etmiş olanların ruhu, gözün görebildiği yere kadar kupkuru bir çölde durur. Ne bir adım öne, ne yana, ne geriye adım atabilir ve bu sonsuza dek bu şekilde sürüp gidebilir. Bu yüzden intihar edenler iki kez ölmüş oldukları için her daim “ara” boyutta kalırlar. Çünkü ne dünyadaki işleri bitmiştir ne de atalarının katına geçmeye hazırdırlar. Denizle kum arası, evin içiyle dışı arası, ülkeler arası, gökle dağ arası gezip dolaşırlar. Boyutlar arası gezebilen Şamanlar çift ölmüş kişiyi bulamazlar, çünkü Şaman’ın gezdiği boyutların bile arasında gezer çift ölmüş ruhlar. Bu ruhlar bir süre sonra artık tamamen gücünü yitirmeye başladığında yeraltının hizmeti altına girerler çünkü ruh bilincini tamamen yitirmiştir. Bu nedenle intihar edenlerin mezarı, kıyafetleri ve eşyaları, yaşadığı evin çok uzağında kimsenin bilmediği bir yere, yüzleri yere dönük şekilde gömülür.
İçimizden hiçbiri, yaşlıyken gençliğinde olduğu gibi değildir. Hiç kimse sabah neyse, bir önceki insan değildir artık. Irmaklar gibi sürüklenip, akıp geçer bedenlerimiz. Gördüğün her şey zamanla birlikte koşar, gördüğümüz hiçbir şey olduğu gibi kalmaz; ben bile her şeyin değiştiğini söylerken değiştim şu anda. Şu söz Herakleitos'un: "Aynı ırmağa iki kez hem giriyoruz hem girmiyoruz." Çünkü ırmağın adı aynı kalır ama suları akıp geçmiştir. Bu olay, bir ırmakta insanda olduğundan iyi izlenebilir, öyleyken bizi alıp götüren akıntı daha az hızlı değildir, işte bu yüzden beden dediğimiz pek değişken şeyi onca sevmemize, gün gelip öleceğiz diye korumamıza, böylesine deli divane olmamıza şaşırıp kalıyorum, çünkü her an bir öncekinin ölümü demektir: her gün gelen ölüm, bir kez tam geriverse neden korkmak isteyesin ki?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.