"Seversin vazgeçmeyi. Bu işten de vazgeç. Mutluluğundan vazgeçtiğin gibi!.."
Ben sevmem vazgeçmeyi... Bu yüzden başlarda kitap beni ne kadar zorlasa da, fazla karamsar gelse de biraz ara verip dinlendim ama okumaktan vazgeçmedim, iyi ki de devam etmişim. Başlarda zorladı diyerek kitaba karşı önyargı oluşturmak istemem. Benim kafamın
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Merhaba 1K okurları!
Kaçış, firar, kendinden sıyrılmak..
Adı ne olursa olsun, bazen yok olmak, bazen kaybolmak, hatta şöyle kendi varlığından arınıp, yeniden doğmak istersin. Yaşadıkların yük olur, hayatın çıkmaz sokaklarında kendine yeni yollar üretirsin. Ve bir gün alır bir kaç parça özel eşyanı yalnızlığın yolunu tutarsın. Ama bazı yollar da
Ne olursa olsun seni terk etmeyeceğim. Neler yaşayacak olsam da , seni içimden atmayacağım.
Hani şu simit aldığım fırıncı, süt aldığım market sahibi ve her sabah ekmeğimi kapımın önüne bırakan kapıcı var ya arada kaçamak bakışlarla tepeden tırnağa beni süzen, bakışlarını yakaladığımda, vücudum emrine amade evet diyecek miyim cevabını
"Kitap yakılan bir yerde sonunda insanları yakarlar."
~Heinrich Heine, Almansor, 1821 #39266561
Damarlarımda hissettim, düşlerimde hayal ettim, gözlerimle gördüm, yüreğimle yaşadım, yürürken düşündüm, okurken doyamadım, bir yandan hızlıca sayfaları çevirmek, bir yandan sayfalar bitmesin istedim. Vücuda
Kısa olduğu halde sanırım en uzun zamanı vererek okuduğum şiir kitabı oldu. Ağır ağır, her bir mısrasını sindirerek, yüreğimden süzerek, hücrelerime işleyerek okudum. Yordu beni
Ahmet Erhan . Duygularımın fay hatlarını sarsıntıya uğrattı. 9.8 büyüklüğünde depremler yaşattı. Tükendim, yok oldum ama yeniden büyüyüp
Kültür, sanat ve edebiyat dergisi İzdiham, 52. sayısıyla okurunu selamladı. “Hepimiz ölecek yaştayız” mottosuyla elli ikinci kez yayımlanan dergide birbirinden farklı konular ve isimler yer alıyor. Ön kapağına toplumsal bir sorunu taşıyan İzdiham, gelir-gider tablosunu paylaştığı görsele “Grafikere Haciz Geldi” notunu ekledi. Derginin kapağı,
Savaş ve Barış'ı okumak kadar değerlendirmek de önemlidir. Yani akan ırmak kadar, haznemize düşen miktar da önemlidir ve bu miktarı ölçmek gerekir. Tolstoy, bu ırmağı oluştururken işaretlediği damlalar bize düşer mi, düşmez mi bilmiyor! Ama düştü varsaymak istiyorum...
"Savaş ve Barış" bana göre bir arayıştır, varlık arayışı. Tolstoy
“Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat
her şeyi gördüm içim rahat…”
Şairler benim için, yaşadığım dünyayı sözcükten değnekleriyle başka şeylere dönüştüren sihirbazlardır. Yine de onların nasıl yaşadıklarını ve yazdıklarını hep merak
“Kimi kitapların belli bir okuma zamanı vardır, o eseri anlaman için öncesinde gelişmiş sabra, temel bilgiye ve ilgiye ihtiyacın olur” denirdi. Özellikle klasikleri ve düşünce kitaplarını okurken gerçekten hak verdiğim bir görüş oldu bu. Aksi halde ya sıkılıyorsun ya da kitabı bitirmiş olmak için anlamadan bitiriyorsun.
Biraz uzun bir içerik
Yılmaz Özdil'den okuduğum ilk eser Mustafa Kemal oldu. İki puan kırmamın sebebi ise kaynak belirtmemesiydi. Kaynak belirtmediği için yazılan bilgilere yalan diyemeyiz. Yine de her zaman kaynak belirtmenin tarafında olduğumu belirtmek isterim.
Eser büyük önderimiz Mustafa Kemal'in biyografisidir. Biyografiler bazılarımız için sıkıcı