98956 tüfek,
325 top,
5 tayyare,
2800 küsur mitralyöz,
2500 küsur kılıç
ve 186326 tane pınl pırıl insan yüreği
ve bunun iki misli kulak, kol, ayak ve göz kımıldanıyordu gecenin içinde.
"Hz. Peygamber'in (s.a.v) ahirete irtihallerinden bin küsur
sene sonra bir zaman gelecek ve Muhammedî hakikat (el-
hakikatü'l-Muhammediyye) bulunduğu makamdan yükselip Kâbe'nin hakikati ile birleşecektir. Bu birleşmenin sonucunda Muhammedî hakikat, Ahmedî hakikat ismini alacak ve zât-1 ahadiyyetin bir tecelligâhı olacaktır.
Her iki mübarek isim, bir isim altında varlık gösterecek ve
önceki makam, İsa (a.s.) gelip de Muhammed şeriatı ile amel edinceye kadar Muhammedî hakikatten uzak kalacaktır. İsa (a.s.) gelince İsevî hakikat kendi makamından yükselerek, boş kalan Muhammedî hakikat makamına yerleşecektir."
209. mektup
ÇOK SORULAN BİR SORU: "Padişahlar, taht uğruna kardeşlerini, hatta oğullarını katlederlermiydi?"
Cevap: Evet, ama taht uğruna değil, belki baht uğruna; devletin bekası için...
Olayı, alelâde bir "katl" şeklinde mütalâa etmek son derece yanlış olur. Meseleyi değerlendirirken mutlak surette dönemin şartlarını, yönetim
Çoğu burda yatıp dururlar: Akciğerler, yürekler, karaciğerler. Köhnemiş paslı tulumbalar: Ötesini boş ver. Yeniden dirilme ve yaşam. Bir kez öldün mü, ölüsün artık. O mahşer günü dedikleri. Herkes apar topar fırlayacak mezarlarından. Gel bakalım, Lazarus! Beşinci olarak çıktı ve fırsatı kaçırdı. Haydi kalkın! Kıyamet günü! Sonra her bir eşrefi mahlukat dolanıp ciğerini arıyor, mancosunu arıyor, ıvırını zıvırını arıyor. Ol sabah kendisinin her bi bokunu bulacak. Bir kafatasında iki dirhem bir pudra. Bir dirhem 800 üç küsur gram. Bir Truva ölçüsü.
"Olur, bazen olur. İnsan dedikleri mahlûkun içinde neler kaynaştığını biliyor muyuz? Öylc anlar olur ki, en ummadığımız adam en beklemediğimiz şeyleri yapabilir. Şimdi bu pişmanlığınız bile iyi bir şey... Yaptığınız şey için mazeret aramıyor, üzülüyorsunuz. Sonra o kadar mühim bir kusur yapmış da değilsiniz. Beni tanımadığınız hâlde, tanıdığınızı söylettiler. Ne oldu? İki taraftan hiç olmazsa biri sağlam çıkarsa vaziyet o kadar tehlikeli olmayabilir. Sizi tanıdığımı bana da söyletmek istediler. Dört gün uğraştılar. Ben mukavemet ettim, hâlbuki siz aym mukavemeti gösterememişsiniz. Eh, kendinizi öğrenmiş oldunuz. Dedim ya, kendi içimizde, kendimize dair bilmediğimiz o kadar çok şey var ki! Böyle vesilelerle meydana çıkıyor da öğreniyoruz. Bunların var olması utanılacak bir şey değildir, var olduğunu öğrendikten sonra buna göre hareket etmemek yanlış, hatta korkunç olabilir.”