yaşam,
uğruna söylenen bir yalan
yahut üzerine verilen bir yemin
sadece kendi hayatını pudralıyor
ve melodramı örtmek gayesiyle
piyanonun tuşlarını kırıyorsun
çünkü anlamsızlık üzerine doğduk
iki saatlik zevk için doğrulduk
yarım kalan bir günlük yazısı
ve ilk cümle şu şekilde
sevgili günlük,
bugun intihar ettim.
Sam ayağa kalkarak ellerini arkasında kavuşturdu (her "şiir söylediğinde" yaptığı gibi) ve başladı:
Fare gibi gri,
Ev kadar iri.
Burnum yılan gibi,
Titretirim yeri,
Dolanırken dağ bayır,
Ağaçlar yıkılır.
Boynuzlarım ağzımda,
şimdi solgunsun deniz
şimdi cazibesiz
özlediğim sensin hep
başkası kıyısına geldiğim
ne zaman değişti suyun
ne zaman ellerin oldun
aramızdaki duvar ve ben yıllarca yanında durdum
Hazret-i Mevla'dan dileğim budur
Bülbül gibi işin ah-ü zar olsun
Beddua eylemem sana sitemkar
Gül gibi meskenin diken har olsun
Sıracalar çıksın nazik teninde
Dilerim ölesin tatlı deminde
Yüzün kara olsun Hak divanında
Kıyamet gününde başın dar olsun
Dilerim Subhan'dan olma bermurad
Cisminde kalmasın bir akçalık zat
Cennet yüzünü görme ilelebet
Cehennem meskenin yerin nar olsun
Bu Karac'oğlan'ı sen ağlatırsın
Kadir Mevla'm her murada kadirsin
Her dem zebaniler belini kırsın
Her vurdukça iki eli var olsun
Suçumdun
Günahım, vebalimdin
Kızımdın kimi zaman
Kız kardeşim ya da sevgilimdin
Hiçbir şeyim değildin
Belki de her şeyimdin
Çirkinimdin, güzelimdin
Sevgide iki gözüm
Dostlukta sağ elimdin
Dilim dlimdin öpüşürken
Yüreğime serilmiş
Nakışlı bir kilimdin
Deli olurdum bir gün görmesem
Hasretimdin, hayalimdin
Bir başkaydı kavuşmalarımız
O zamanlar çılgınımdın
Delimdin
Şimdi bakıyorum da geldiğimiz yere
Soruyorum
-Sahi sen kimdin?
İçimde hazla kederin ebruli karıncası
Ormanlardan masal almış bir uzun yol
Kuyuların dünya hevesi gövdemde
Alnımda karakalem bir gelecek resmi
Ağzım kanatları kesik şarkılar
İki bulanık zamandan bir tenha atlas
Gözyaşı mumlarından bir otel odası
Kumların çiçek açtığı deniz bahçeleri…
Seni sevdim. Seni sevdim. Seni sevdim.
Andrey Voznesenki, ‘ Teorik olarak geleceğin bilgisayarları insanın yaptığı her şeyi yapabilecektir. İki şey istisna olmak üzere her şeyi: Onlar, dindar olamayacak ve şiir yazamayacaktır.
İran'ı bilmeyen sözde İran uzmanları, yıllarca İran'ın ne kadar güçlü olduğunu anlatıp durdular.
İran'ın son yıllarda ne kadar geliştiğinden, Sipahi Pasdaran adı verilen devrim muhafızlarının esrarengiz savaş kabiliyetinden vesaire söz ettiler.
Oysa İran'ı övüp arşa çıkaran bu uzmanlar ne tek kelime Farsça bilir ne de
....
Aşkı savunmak zorundayız
14 Şubat 2008’de Avignon Festivali kapsamında düzenlenen “Düşünce Sahnesi” dizisi için Fransız gazeteci Nicolas Truong ile Fransız düşünür
Alan Badiou arasında aşk üstüne kamuya açık bir sohbet gerçekleşti.
Modern yüzyılda dört bir yandan tehdit altında olan aşka ilişkin bambaşka bir anlatı inşa eden ve sohbet
Dört çocuğun katıldığı ve kazandığı bir şiir yarışması ile çocukluktan “Dehlizin Fedaileri”ne evrilen hayatların hikayesi...
Kitabın başında “Bu kitapta anlatılanlar gerçek olaylardan esinlenerek kaleme alınmış olup, anlatılanlar kurgu ve hayal ürünüdür” ibaresi yer alıyor. Zira kitap konu olarak bir ülkenin başına gelebilecek sayılı felaketlerden biri olan ve ülkece yakın geçmişte tüm korkunçluğuyla yüzleştiğimiz bir iç savaşın kurgulanmış hali.
Erken çocukluk dönemlerinden beri özel oldukları bilinen bu dört vatansever çocuğun hikayeleri ilk başta söz ettiğimiz gibi bir şiir yarışmasıyla başlar ve olaylar bu çerçevede ilerler.
İki kitaptan oluşan serinin ilk kitabı “Dehlizin Fedaileri” yazarının da belirttiği üzere ütopik bir roman. Kısa kısa bölümlerden oluşması okuyucuya kolaylık sağlaması açısından önem arz ediyor. Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar diliyorum