" Dilbilimciler olan biteni
bir düzen çerçevesinde açıklamaya çabalarlar,
dil felsefesiyle uğraşanlar
meselenin mahiyetini çözümleme girişimindedirler.."
İsmet Özel - Tahrir Vazifeleri 1
7 başlık altımda anlama, anlandırmaya dair yazılardan oluşuyor.
Şairin anlam arayışındaki emekleme yazıları diyebilirim.Yazılar felsefi içerikli.Felsefe ilgi alanım dışında olduğundan yazıların çok ilgimi çektiğimi söyleyemeyecegim.
Yazı başlıkları;
-SEN VE BEN
-İKİMİZİN ARASINDAKİ MELEK
YAHUT İKİ MELEK ARASINDA BİZ
-NEDİR BU TAHRİR VAZİFELERİ?
-DOĞRU VE YANLIŞ
-ACABA BEN KENDİM MİYİM?
-OLDUĞUN YERDEN BAŞLA
-YA DEDİKLERİMİZ ANLAŞILSAYDI!
Hatırlar mıyız hem sağımızda, hem solumuzda oturan; amellerimizi tespit eden iki de melek olduğunu? Çağdaş telaş cevaz verir mi buna? Oysa onlar ne kadar çok karışıyor konuşmalarımıza...
KONUŞURKEN, (kimi zaman da yazarken) muhatabımızın söylediklerimizi anlamış olduğuna sevinebiliriz. Öyle ya, zaten o anlasın diye konuşmuyor muyuz? Yine de sonuç her zaman sevindirici olmayabilir. Karşımızdaki sözlerimizi anladığı için üzülmemiz de mümkün. Belki kötü bir haber verdik. Belki haberi kötü verdik.
Muhatabımız söylediklerimizi anlamadı diye üzülebiliriz.
Tersine, karşımızdakinin ne dediğimizi anlamamış olması sevinmemize yol açabilir. Anlasaydı her ikimiz içinde iyi olmayacaktı, diye düşündüğümüz de olur. Bütün bu karmaşıklıklar içinde, sözlere karışan insanlar, insanlara karışan sözler arasında yaşayıp gideriz. Dilbilimciler olan biteni bir düzen çerçevesinde açıklamaya çabalarlar, dil felsefesiyle uğraşanlar meselenin mahiyetini çözümleme girişimindedirler. Ama aramızdaki melek veya melekler amellerimizle niyetlerimiz arasındaki boşluğu doldurur.
Hatırlar mıyız hem sağımızda, hem solumuzda oturan;
amellerimizi tespit eden iki melek olduğunu? Çağdaş telaş cevaz verir mi buna? Oysa onlar ne kadar çok karışıyor konuşmalarımıza...
Konuşurken (kimi zaman da yazarken) muhatabımızın söylediklerimizi anlamış olduğuna sevinebiliriz. Öyle ya, zaten o anlasın diye konuşmuyor muyuz? Yine de sonuç her zaman sevindirici olmayabilir. Karşımızdaki sözlerimizi anladığı için üzülmemiz de mümkün. Belki kötü bir haber verdik. Belki bir haberi kötü verdik. Muhatabımız söylediklerimizi anlamadı diye üzülebiliriz. Tersine, karşımızdakinin ne dediğimizi anlamamış olması sevinmemize yol açabilir. Anlasaydı her ikimiz için de iyi olmayacaktı, diye düşündüğümüz de olur. Bütün bu karmaşıklıklar içinde, sözlere karışan insanlar, insanlara karışan sözler arasında yaşayıp gideriz.